Yazının başlığına konu olan “Ailenin önemi” konusu, günümüz gerçekliğinde kast edilen anlamı ve öneminden öylesine uzak bir şekilde değerlendiriliyor ki, bu duruma üzülmemek elde değil.
Ailenin önemi satır aralarında, ayaküstü konuşmalarda, takdir ediliyor, onaylanıyor ama bir ilişki türü olarak varoluşsal işlevselliği oranında, derinlemesine üzerinde durulmuyor.
Hâlbuki sosyal bir varlık olan insan için, aile dediğimiz müessese, hava gibi, su gibi ihtiyaç dâhilindedir.
Sevgili dostlar, hiç düşündük mü?
Aile bizim için ne ifade ediyor?
Aile denilince ne anlıyoruz?
Ne biliyoruz? Aile hakkında.
Ailemiz hakkında.
Annemizi, babamızı, eşimizi, kardeşlerimizi ne kadar derinlemesine yakından ve iyi tanıyoruz?
Gerçekten tanıyor muyuz?
Tanımak demek tek başına kişilerin ismini bilmek ve birçok zaman beraber yaşanmışlıklar geçirmiş olmak değildir. Öyle değil mi?
Tanımak kişinin kendini, kendine açtığı gibi kendisini size açmasıdır.
Bu anlamda en yakınımızdakilerle ne kadar oturup derinlemesine, birbirimizi daha yakından tanıyacak konular üzerine konuştuk?
Gerçekten anlamsız bir sürü meşguliyete ayırdığımız zamanın ne kadarını ailemize ayırabiliyoruz?
Düşünelim…
Konuşurken anlamaya dönük iletişim süreci boyunca, birbirimizi işittik mi dinledik mi?
İşitmekle dinlemenin ayrı şeyler olduğunu biliyoruz.
İşitmenin sonuç alıcı olmadığı ama dinlemenin anlamanın en önemli ögesi olduğunu da biliyoruz.
En nihayetinde İletişim: anlamların paylaşımıdır.
Öyledir değil mi?
Pekâlâ, anlam(a)larımızı dürüstçe paylaşa biliyor muyuz?
Hiç düşündünüz mü?
Ailemizin bir bütün olarak hep birlikte mutlu edici özelliklerle donanması için, aile içi eğitime ihtiyacı olabilir mi?
Bu sorular düşünmeye değer sorular, olmazsa olmaz olanlardan, olması gerekenlerdendir.
Öylesine geçiştirilecek sorular değildir.
Evet. Sevgili dostlar, takdir edersiniz ki İnsan hayatında çok yüce ve bir o kadar anlamlı bir yeri ve değeri olan, sevgi, saygı, kadirşinaslık, fedakârlık duyguları, insanda doğuştan mevcut değildir. İçine doğduğumuz ailede, toplumda öğreniriz bizler bu ulvi davranışları.
Karşılıksız ve fedakârca yavrusunu kucağına alıp bağrına basan, çocuğunu doyuran bir anne, bu davranışlarıyla sevilmenin, sevmenin ilk derslerini vermektedir çocuğuna…
Anneden görerek, hissederek öğrenen çocuk, aynı şekliyle bu davranışı uygulayarak bir sonraki nesle aktararak devam ettirir.
Bu anlamda aile, psikososyal yönden gelişen bireyin en çok etkileşime uğradığı yerdir.
Şimdi yeri ve zamanı gelmişken en güncelinden, çocukların eğitim sorununa değinmeden geçmek istemiyorum.
Malum olduğu üzre, aileler (günümüz gerçekliğinde) çocuğun eğitimini aileden ziyade kreşlere, yurtlara, okullara ihale etmişlerdir ki bu kanaatimce, hiç de doğru bir davranış değildir.
Çünkü eğitim sadece okullara bırakılacak bir süreç değildir.
Çocuklar/kişiler için asıl ve en önemli eğitim kurumu ailedir. Değilse de öyle olmalıdır.
Asıl eğitim evde alınan eğitimdir.
Bu anlamda bir çocuğun kişiliğinin temellerinin 0-3 yaşları arasında atıldığını düşündüğümüzde asıl eğitimin okuldan ziyade evde başlanması gerektiğine de ikna oluruz zannediyorum.
Okuldaki eğitim, ancak evdeki eğitimi tamamlayıcı bir sürecin parçası olabilir .
Birincil safhada evde alacağı eğitimle, sağlıklı geliştirilecek ilişkiler bütünlüğü içerisinde ki birey, kendine güvenmeyi, kendine ve diğer bireylere saygı, sevgi duymayı, kimlik kazanmayı, kişilik gelişimini, sosyal beceriler geliştirmeyi ve topluma karışarak sosyalleşmeye başlamayı öğrenir.
Bu bağlamda aileyi, yaşayan bir organizma sayarsak hiçte yanlış yapmış olmayız.
Sağlıklı bir bedende nasıl ki bütün organlar kendi üzerine düşen görevi ifa ederek, uyumlu bir halde, sağlıklı olarak yaşama devam ediyor.
Aynı şekilde eğitimli, bilinçli bir Ailede de bireyler önemli özeliklerle donanarak, uyumlu, huzurlu mutlu, kaliteli zamanlar yaşarlar.
Diğer türlü organların birindeki hastalık/uyumsuzluk, nasıl ki diğer organların huzurunu kaçırıyor ve işlevsiz kılıyor, aynı şekilde aile içerisindeki sorunlu bireylerde Ailenin diğer fertlerinin sorunlu bir yaşam yaşama noktasında ki fonksiyonelliğini önemli ölçüde etkiler.
Son tahlilde evet, bireyin sağlıklı bir kişilik geliştirmesi, Ailenin hayatiyet derecesinde ki önemini bilen/ fark eden ve bu farkındalığı bilinç haline dönüştüren Ailesinin bilinçli oluşuna bağlıdır.
Ve çocuğun/bireyin ve toplumun sağlıklı kişilik gelişimi, aile içi iletişime dayanmaktadır.
Vesselam