Alinur Aktaş neden hedefte?

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, bir süreden beridir CHP ve yandaşları tarafından sistematik bir saldırıya muhatap…

Olura olmaza bir kulp takıp, özellikle de sosyal medya üzerinden kıyasıya saldırıyorlar.

En son “30 Ağustos’ta toplu taşıma ücretsiz olsun mu olmasın mı?” tartışmaları üzerinden hücuma geçtiler.

Hadiseyi başından itibaren yazmayı ayıp addediyorum.

O kadar saçma ve anlamsız ki!..

Alinur Aktaş’ın konuşmasından cımbızla çekilen birkaç cümle merkeze konarak saldırıya geçtiler.

Yapılan teferruatlı açıklamalar da azaltamadı bu saldırıların dozunu.

Maksadın üzüm yemek değil de bağcı döğmek olduğu ayan beyan ortada...

Peki, neden böyle yapıyorlar?

CHP ve bu partiye çeşitli vesilelerle bağlı militanlar, neden hakikat apaçık ortadayken, yapılan açıklamalara kulaklarını tıkayıp bildiklerini okumaya devam ediyorlar?

Birkaç nedeni var bu sistematik tahaccümatın!

Birincisi, her türlü ayak oyununa rağmen AK Partiyi ve Alinur Aktaş’ı alt edemeyip seçimi kaybettikleri için duydukları öfke…

Bu sebeple ve her vesile ile “Ah Bursa, vah Bursa…” diye sayıklıyorlar.

İkincisi, Alinur Bey’e vurabilecekleri herhangi bir argümana sahip değiller!

Bu yüzden, polemiğe açık ve toplumun sinir uçlarını hedef alan agresyona yönelmeyi tercih ediyorlar. Akılları sıra eski Türkiye’de kalan yapay hassasiyetleri depreştirerek sonuç alacaklar.

Bu hususa dair en bariz örnek, CHP’nin adayı Mustafa Bozbey’in sosyal medya üzerinden yaptığı saldırı…

Tarihi gerçeklerle mütenakız bir söylemle hücuma geçen Bozbey’in yazdıkları baştan sona yalan-yanlış bilgilerle doluydu.

Bozbey, İnternette girdiği ilk siteden kopyala-yapıştır yöntemiyle elde ettiği aslı astarı olmayan bilgilerle sözüm ona saldırırken, kendi cehaletini gözler önüne serdiğinin eminim farkında bile değildi.

Bu yazıyı yazdığım sırada, kapkara bir cehaletin ürünü olan tweeti hâlâ sayfasından duruyordu.

Türkçemizde bu durumu anlatan güzel bir deyim vardır.

“Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler…”

Mustafa Bozbey de Alinur Bey’e 30 Ağustos ve Bursa’nın işgali konuları üzerinden saldırırken, bu hususta ne denli bilgisiz ve yetersiz olduğunu açık etti.

Üçüncüsü ve en önemlisi…

Malum CHP, son seçimlere, başta PKK’nın siyasal uzantısı olan HDP olmak üzere DHKP-C gibi birçok illegal örgütle ittifak ederek girdi.

Başka türlü seçim kazanmasının imkân dâhilinde olmadığını en iyi kendileri biliyorlardı.

HDP/PKK ile olan ittifakları, kendi tabanlarında olduğu kadar toplumda da ciddi rahatsızlıklara neden olmuştu.

İşte bu yüzden bu apaçık işbirliğini perdelemek, dikkatleri başka noktalara kanalize edebilmek maksadıyla bu türden atraksiyonlara girmeyi bilinçli bir şekilde tercih ediyorlar.

Kendilerine ilke olarak belirledikleri “ulusalcılık” (?!) mezkûr ittifakla yerle bir olmuşken bu ve benzeri saldırılar ile sözüm ona perdeleme yapmış olacaklar…

Oldular mı peki?

Elbette ki, hayır!

Bilakis yüzlerine gözlerine bulaştırdılar…

Bu yüzden, ulusal basında ve sosyal medyada ne kadar İslâm düşmanı ve PKK sevici militanları varsa hepsini devreye soktular.

Bunların tamamı bilinçli manipülasyonlar ve hakikati göz ardı eden yaklaşımlar ile bu saldırıya katkı verdi.

Sonuç!

Yel, kayadan toz aldı sadece.

Ve biz, kendi değerlerini kendi ayaklarının altına alan bir yapının, bu zavallı ve cahilâne halini ibretle izledik.

Şuna şüphe yok ki, Alinur Bey, sistematik olarak benzer saldırılara uğramaya devam edecektir.

Saldırganlar bununla hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilakis muarız olarak gördükleri kitlenin konsolide olacağını pekâlâ biliyorlar.

Amaçları, HDP/PKK’yla yaptıkları işbirliğini örtbas edebilmek olduğundan çok daha ucuz, seviyesiz ve insafsız yöntemlere başvuracaklarından hiç şüpheniz olmasın.

Ne demişler?!

Halep oradaysa arşın burada…

nihatnasir@gmail.com