“Genç ve hürken, düşlerim sonsuzken çevremdeki her şeyi değiştirmek isterdim, dünyayı bile. Yaşlanıp akıllanınca dünyanın değişmeyeceğini anladım.
Ben de düşlerimi azaltarak sadece memleketimi değiştirmeye karar verdim. Âmâ o da değişeceğe benzemiyordu. İyice yaşlandığımda artık son bir gayretle sadece ailemi, kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim.
Ama maalesef bunu da kabul ettiremedim. Şimdi ölüm döşeğinde yatarken birden fark ettim ki, önce kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim. Onlardan alacağım cesaret ve ilhamla memleketimi daha ileri götürebilirdim.
Yukardaki ifadeler bir anıtmezar yazısıdır ve bize ‘hayatın gerçekliğini anlatır. Bu gerçeklikler içinde önemli bir gerçek vardır; o da değişimdir.’ Yazımızın başlığına tekrar dönelim. Değişmeli miyiz? açıkçası yazının sonunda kararı siz verin.
Koca evrende değiştirebileceğimiz tek bir yer vardır, O da hiç şüpheniz olmasın ki Kendimizdir.
Değişimin doğasında dünya ile insanoğlunun da değişime kayıtsız kalamayacağı mutlak bir gerçekliktir. İşte tam bu noktada insanın yani bizlerin akıl ve mantık ölçülerini gerçeklik süzgecinden geçirerek değişime önce kendisinden başlaması gerekir. Neleri, niçin ve kimin için de değiştireceğimizi biliriz. Fakat bir türlü hiçbir şeyi ve hiç kimseyi değiştiremeyiz.
Herkes sahtekarlığın, yalancılığın, vicdansızlığın, bencilliğin, merhametsizliğin, pahalılığın, geçimsizliğin arttığından şikâyet etmekte ama tüm bu özelliklere ait huylarını, karakterlerini hiç kimse değiştirememektedir.
“Derisini değiştiremeyen yılanlar bile ölmeye mahkumdur.”
Değişmek kelimesini okurken geleneklerimizi veya uğruna öleceğimiz değerlerimizi değiştirmekten bahsetmiyorum. Dünya değişiyor çünkü. Ayak uydurmaktan söz ediyorum. Yerinde saymanın dayanılmaz ağırlığından bahsediyorum. Konu Daha iyi anlaşılsın diye yoğurt örneğine bir göz atalım.
Dikkat edin artık marketlerde yoğurt adıyla bir ürün bulamazsınız. Meyveli yoğurt, tam yağlı yoğurt, yağsız yoğurt, doğal yoğurt v-s. Bildiğimiz Yoğurt bile bunca zamandır inanılmaz bir değişime uğramıştır. Artık çoklu yeteneklere sahip olmalıyız. Artık hiçbir şey mevcut konumunu sonsuza kadar koruyamıyor. Bugün mükemmel dediğimiz yarın vasat kalıyor. Rekabet her geçen gün daha sert ve daha küresel olarak karşımıza çıkıyor. Artık bilinmeyen yollar keşfetmek durumundayız
İnsanlığın önünü açan değişimin bir ucundan nasıl tutarız hesabını bugünden toplum olarak hesaplamak durumundayız. Eğer hesaplayamazsak gelişmiş toplumlardan uzakta Ortadoğulu toplumların kaderine hep birlikte ortak olacağız. ibni Haldun’un enfes bir sözü ardır. Coğrafya insanın kaderidir der. Toplum ve bireyler olarak zincirlerimizden kurtulma zamanı geldi de geçiyor bile…
Bana sorarsanız insan değişir, toplum değişir, dünya değişir…
Ve 85 yaşında ki haliyle dünyayı, yaşamı ve değişimi tarif eden şair Louis Borges in haykırışına kulak verelim.
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla. Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler, Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum... ÖLÜYORUM…
Son olarak bir kelimeye bin anlam yükleyerek bize seslenir Mevlâna…
Her gün bir yerden göçmek ne iyi…
Her gün bir yere konmak ne güzel…
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş…
Dünle gitti cancağızım…
Ne kadar söz varsa düne ait…
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!...