Bir ülke ile aramız açıldığında , "Türkün Türkten başka dostu yok!" deriz.
Bu söz bazen bir şikayet bazen de kendi beceriksizliğimizin limanıdır.
Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluk veya düşmanlık olmaz, süreci ülkelerin çıkarları belirler.
Suriye sürecinde açıkca görüldü ki Avrupa Birliği , Arap Birliği ve sözde müttefikler, PKK ve uzantıları PYD / YPG nin destekcisi ve hamisi konumundadırlar ,
ABD, Türkiye’nin düşmanı PKK terör örgütünü ve uzantılarını destekliyor, hamiliğini yapıyor.
ABD, darbe denemesi yaptırdığı Türkiye’nin düşmanı FETÖ’nün hamisi ,
ABD, Türkiye’de ki birçok eylemlerde Türkiye'nin aleyhinde gösteriler de bulunan sözde insan hakları ve sözde çevreci STK’ların da destekçisi.
Askerlerimiz şehit olurken kıllarını kıpırdatmayan sözde insan hakları savunucuları ve STK’lar, Türkiye'nin aleyhine olacak her konuda mahirler,
ABD ile birlikte Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler içinde durum bizim açımızdan farklı değil.
Daha birçok tespit yapabiliriz ama bu kadarı bile durumu anlamak için yeterli, biz elbette kimseye düşmanlık yapmayalım ama bize sürekli düşmanlık yapanlara da boyun eğmeyelim.
Türkiye ile ABD'yi hala müttefik görmek istesekte fiili durum farklı, verdiği sözleri tutmayan ABD’ye karşı Türkiye'nin güveni kaybolmaya başlamış, Türkiye-AB ilişkileri kadar Türkiye-ABD ilişkilerinin de geleceği konusunda ciddi soru işaretleri ortaya çıkmaya başlamıştır.
ABD’nin Suriye sürecinde PKK’nın Suriye uzantısı PYD ve YPG’nin hamisi konumunda olduğu açık ve net bir şekilde anlaşılmıştır, bu durum Türkiye’nin güvenliğini ciddi şekilde tehlikeye düşürmektedir.
ABD’nin bölgede Kürt “kartını” bundan sonra nasıl oynamaya devam edeceği konusunda endişeliyiz.
ABD ve AB ülkelerinin Suriye sürecinde takındıkları tavır bizi çok fazla şaşırtmadı ancak sözde dost ve kardeş ülkeler bildiğimiz üstelik zor zamanlarında yanlarında yer aldığımız Arap Birliği ülkelerinin, aleyhimizde tutum sergilemeleri ile hayal kırıklığı yaşadık, ne diyelim bundada bir hayır vardır, dost düşman belli olsun bizde bilelim.
Barış Pınarı Harekâtı ile taşeron terör örgütü PKK’nın değerinin aslında raf ömrü kadar olduğunu, Avrupa’nın küresel denklemde hiç bir ağırlığının olmadığını ve Arap Birliği’nin iflas etmiş olduğunu anlamış olduk.
SURİYE HAREKÂTINDA GELİNEN SÜREÇTE TÜRKİYE'NİN İSTEDİĞİ OLMUŞTUR.
ABD ile varılan mutabakat ile Suriye topraklarında Türkiye’nin istediği şekilde güvenli bir bölgenin oluşturulması, terör unsurlarının silahlarından arındırılarak Türkiye'nin kontrolünde oluşturulacak güvenli bölgenin dışına çıkarılması kararlaştırılmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Silahlı Kuvvetlerimizin kararlı ve cesaretli duruşu, izlenen strateji ve yürütülen diplomasi ile süreç başarılı bir şekilde yönetilmiş, sahada ve masada Türkiye kazanmıştır.
Türkiye artık oyun kurucudur ve ABD/Rusya küresel rekabetinde anahtar rolündedir.