Dünyada son yıllarda tüketim çılgınlığı artarak devam ederken, tüketimi daha da artırmak adına çeşitli yollar ve teşvikler deneniyor. Ekonomide çarklarının dönmesi en basit haliyle arz ve talebe bağlı bir durum olduğu gerçeğiyle, ‘Efsane Cuma’ adı altındaki ve benzeri kampanyalar ekonomik açıdan psikolojik faktörler olarak ön plana çıkıyor. Tüketicilerin zihinlerine ‘bir daha bu fiyata bulamazsın’ algısı yerleştirildiğinde tüketicilerin de mala olan talebi büyük artış gösteriyor. Ama nereye kadar ?
29 Kasım'da esnafın yada vatandaşımızın yüzü güldü mü? Bunu bilemiyorum ancak yıl sonuna yaklaştığımız şu günlerde tüketicinin talebini yükseltip ÖTV, KDV ve diğer vergi gelirlerini arttırmak devlet bütçesi açısından önemli bir diğer faktör. Yıl sonunda nakit açığını azaltarak daha az borçlanmaya gidilmek istediğini, bankaların da peş peşe gelen faiz indirimleriyle birlikte ellerindeki parayı satmak istediklerini ve şirketlerin de yıl sonuna doğru ellerindeki stokları eritmek istediğini tahmin etmek zor değil…
Buradaki taraflar; devlet, banka ve aracı kurumlar belki biraz rahatlamışta olabilir. Ancak burada sürekli tüketiciden bir beklenti var. Bu durum kısa vadede nefes aldırmış olabilir, bilançolara da olumlu yansıyabilir peki ya yarın..? Ve nereye kadar… İşte her şeyin özeti olarak söyleyebilirim ki sadece tüketime dayalı ve tüketiciden gelen talebe bağlı olan ekonomilere, tüketim ekonomisi diyoruz ve bunun yıllardır içindeyiz. Hep söylüyorum üretim ekonomisine geçmek için sabır ve zamana ihtiyacımız olacak. Umarım gerekli adımlar atıldıktan sonraülkemiz üretime dayalı, katma değeri yüksek mallarını ihraç eden bir ekonomi modeline tez zamanda kavuşuruz.
Herkesin merakla beklediği asgari ücret konusuna gelelim…
Geçen yıl çift haneli enflasyonun etkisiyle yüzde 20'ye yakın zam yapılmıştı. Kaç şirket bu orana yakın veya bu oranda çalışan maaşlarına zam yapabildi? Özellikle üretim kesiminin artan maliyetlerine birde personel maliyeti eklenince, işsizlik oranlarına da olumsuz yansımıştı.
3 Aralık’ta açıklanan enflasyon rakamlarıyla birlikte ilk toplantı bu hafta yapılacak. Ancak eklemek istediğim husus yani, ekonomi yönetiminin bakış açısı; asgari ücretin artışıyla birlikte SGK idari para cezaları, bürokrasi maaşlarına kadar zamların her şeye yansıdığı, doğrudan 140 kaleme etkisi olduğu ve bu artışla da üretim maliyetlerinin artacağı ve enflasyona olumsuz etkisi olacağını düşünmekteyim. Prim ve vergi tahsilatında mevcut durumda bile sıkıntılar yaşanırken bir ekonomi yönetiminin bakış açısı birde çalışan emekçilerin geçim dertleri hangi taraftan bakmak isterseniz hepsinde bir neden-sonuç ilişkisi karşımızda apaçık duruyor. Ancak asgari ücret ne kadar olursa olsun buradaki en önemli nokta uzlaşmanın sağlanması olacaktır.
Bir diğer gündem açıklanan enflasyon rakamları...
Bu yıl baz etkisiyle enflasyon tek hanelere gelmişti ancak 3 Aralık’ta açıklanan kasım ayı enflasyon rakamlarıyla birlikte tekrar çift haneli enflasyon rakamlarına gelmiş olduk. Özellikle yaz mevsiminden sonra fiyatların tekrar yükselme eğilimine girmesi ve her kış olduğu gibi en çok başımızı ağrıtan başlıca sorunumuz gıda fiyatlarının yükselmesi oluyor. Gıda temel ihtiyacımız olduğu için gıda fiyatları yükseldiğinde ve yakıt harcamalarını da eklediğimizde harcanabilir gelirimiz ve refahımız düşüyor toplum olarak. O yüzden bu kış elimize kağıt kalem alıp hesap kitap yapma dönemine gireceğiz gibi gözüküyor.
Merkez, Faiz indirecek
Yineleyecek olursak 13 Aralık'ta Para Politikası Kurulu toplanacak ve 75-100 baz arasında faiz indirimi bekliyorum. Bu zamana kadar yapılan önden yüklemeli faiz indirimlerinin çok akıllıca olduğu ortada. Dünyada ve ülkemizde oluşabilecek herhangi bir olumsuzlukta döviz kurlarının yukarıya doğru çıkma riskine karşılık Merkez Bankası’nın en etkili silahı olan faiz silahını önümüzdeki yıl tekrar kullanma imkanını bu stratejiyle sağlamış oldu.
Yazımı şu cümlelerle bitirmek isterim ki yukarıda açıkladığım tüm hususlar ışığında hane halklarının harcamalarını daha kontrollü yapmalarını ve tasarruflarını doğru yerlerde kullanmalarını, firmalarımızın da 2020 yılına doğru bütçe planlarıyla hazırlanıp tüm risk faktörleri de göz önünde bulundurularak nakit ihtiyaçlarını doğru tespit edip ileriki dönem için bir nakit ihtiyacı gerekiyorsa bulunduğumuz şu dönemlerde kredi kullanmalarını tavsiye ederim.
Samimiyetsizliğin tavan yapmış olduğu yaşadığımız şu zamanlarda; siyasette, iş dünyasında ve toplumun genelinde dayanışmayı, ahlak ve erdemi yakaladığımızda üstesinden gelemeyeceğimiz hiç bir sorunun olmayacağını söylemek isterim.