Ekonomide hava neden bozuldu?


Ekonomide sular durulmuyor. Her hafta her gün yeni bir açıklama yeni bir veri akışı yeni uygulamalar ile karşılaşıyoruz. Yurt dışında hem Arjantin'den gelen seçim sonuçlarının etkisiyle pesonun dolar karşısında yüzde 30 değer kaybetmesi, ABD ile Çin arasındaki anlaşmazlıkların büyümesi, Trump'un Çin’e ek vergilerle tehditleri ve Çin hükümetinin de Çin Yuanı’nı dolar karşısında 7’ye sabitlemesi akabinde Avrupa Merkez Bankası’nın verilerine göre euro bölgesinde cari fazlanın 12 milyar euro azalarak daralmasıyla dünya piyasalarında büyüme kaygısı iyiden iyiye hissedilmeye başladı. Bu küresel gelişmelerle dünya ekonomisinde hava tekrar bozuldu.

Dış dünyada hal böyle iken, içeride neler oldu? Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle; Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yeni bir misyon yüklenerek hazinenin yurt içinde ve yurt dışında şirketlere iştirak etmesinin önü açıldı. Burada hiçbir şirketin kurtarılma amacı taşımadığıyla ilgili bakanlıktan açıklama yapılmıştı. Bunu iyimser ve olumlu bakış açısıyla baktığımızda özel sektörün girmek istemeyeceği yatırım yapmak istemeyeceği özellikle üretim alanlarına özel sektörü yönlendirip şirketi belli bir kar marjına ulaştırdıktan sonra hazinenin ortaklıktan çekilmesi ile bir melek yatırımcı gibi hazine görevini tamamlayacak ve üretim modeline geçiş politikası için büyük bir adım atılması sağlanacaktır. Burada seçimler büyük önem kazanacaktır. Kimlerle ve nasıl olacağı nerede olacağıyla ilgili… Tabi ki bu misyon tamamlandıktan sonra da denetimin ihmal edilmemesi büyük önem arz etmekte.

 Bir diğer gelişme ise TCMB'nin bankalara daha çok kredi vermesi için yeni uygulamalar getirmesi. Bir teşvik programı.  Peki TCMB neden böyle bir karar verdi? Şu anda kullanılan ve verilen kredilerin önemli bir kısmı kamu bankaları tarafından veriliyor.

Özel sektör kredi verme konusunda oldukça isteksiz. Merkez Bankası para politikasının geçen ay faiz indiriminden sonra izlediği yol haritası; büyüme yolunu seçmesi, büyümek için kredi musluklarının açılması ve batık kredi oranının bu uygulamayla düşürülmesi hedeflenmekte.

Merkez Bankası kredi hacmini büyüten, kredi artış hızı %10 ile %20 arasında olan bankalara teşvik getireceğini daha az zorunlu karşılık sağlayacağını ve tuttuğu zorunlu karşılıklara karşı daha fazla faiz ödeyeceğini açıklamış oldu. Böylelikle Merkez Bankası özel bankalarında kredi verme konusundaki zayıf pozisyonunu ortadan kaldırarak özel bankalar arasında rekabetçi bir ortam sağlamış oldu. Zaten gelen faiz indirimiyle birlikte büyümeye ivme kazandırmayı isteyen Merkez Bankası'nın bu uygulaması da önümüzdeki dönemlerde daha da faiz indirimine gideceğinin alameti. Burada ki sınır enflasyon oranımız olacak ki şuan gelen faiz indirimleriyle tüketiciye zamanında yansıtılamayan maliyetler yansıtılmaya başlandı. Önümüzdeki açıklanacak olan enflasyon verileri bu konuda bize ışık tutacaktır.

Bir diğer hareketlilik ise dolar ve altının yükselişi ve borsa endekslerinin düşmesi. Bunların sebeplerini sıralarsak yukarıda bahsettiğim küresel gelişmeler en önemli etkenlerden biri özellikle Arjantin'in durumu ikinci sebep ise Merkez Bankasının yeni teşvik uygulaması. Bu karar bankaları tedirgin etmiş ve kararın açıklandığı gün borsada düşüş gerçekleşmişti. Özellikle özel bankaların belli bir sermaye yeterlilik rasyoları olması gerektiğinden dolayı kredi riskini almak istememesini de anlamak gerekir. Bu kararla oluşan likitide fazlasıyla alternatif yatırımın ülkemizde kısıtlı olmasından dolayı yatırımcılar tekrar dövize yöneldi.

Bir diğer mesele ise jeopolitik riskler. Rusya ile İdlib’te karşı karşıya gelme durumunun oluşması ve Güneydoğu bölgesinde Belediye Başkanlıklarına Kayyım atanmasıyla oluşan Suriye'ye askeri operasyon yapılacağı sinyali. Altına ayrı bir parantez açarsak eğer, altının yükselişi dünyadaki negatif faiz etkisinden kaynaklı… Birde negatif getirili tahvillerin dünya genelinde çok büyük rakamlara ulaşması getiri sağlayamayan yatırımcıları da altına teşvik etti. Dünyada ki merkez bankalarının altın rezervlerini arttırması da bir diğer sebep.

Bunların hepsini toparladığımızda yaz mevsiminin vermiş olduğu ve sakin geçirmeyi düşündüğümüz bu ayları tekrar hareketli geçirmeye başladık. Dünyada bu olup biten durumlar ve bizim içeride yaşadığımız sıkıntılar olarak baktığımızda ekonomide vakit kaybetmeden bazı radikal kararlar alınması gerektiği kanaatine varıyoruz. Döviz arzımızın arttığı yaz aylarında yaşadığımız bu küresel riskleri de göz önünde bulundurursak; tavsiyem şirketlerin ve vatandaşların bu dönemde yatırım yaparken daha seçici ve dikkatli olmaları gerektiği… Çünkü şuan ki durumda sular hiç durulmayacak gibi gözüküyor.