"Emeğin karşılığını alın teri kurumadan verin"       

Manevi ve maddi anlamda ölçülmesi hassas bir değerdir insan emeği, bazen bir fabrikanın akan bandında, bazen kara fırının ateşininin karşısında, bazen de bir maden ocağında vücut bulur insan ile birlikte.
Dünya yaratıldığı günden bu yana ilerleyen her alanda insan emeği vardır. Emeği değerli kılan insanoğlunun mücadelesinin meyvesi olmasıdır ve bununla birlikte biliriz ki insanoğlu da bu kâinatın en değerli varlığıdır.

          Bu değerli varlık tarih boyunca büyük medeniyetler kurmuş insan emeği ile kıtalar fetih etmiş dünya düzenine yön vermiştir. İnsana ve emeğine değer veren düzenler kadar, onu ve emeğini güç ve menfaatler uğruna sömüren firavunlar, köleci devletler ve kapitalist yönetimlerde hayat bulmuş hatta günümüzde zirveye çıkmıştır.
 

         Günümüz ekonomik hayatına baktığımıza, maliyetleri minimalize ederek kısır bir döngü ile minimum maliyet ile maksimum karı hedefleyerek varlığını sürdüren bu sistem emeğe hak ettiği değeri vermekte zorlanmaktadır.
       Ücretlerin, üretim alanında kontrol edilebilmesi ve düşürülebilmesi en kolay yol olarak görüldüğünden; sermaye sahipleri daha fazla kar etme yolunda, kazanırken kıstığı giderlerin başına ücret giderlerinin konulması emeğin hiç edilmesidir.

        Bugün emeğin ikinci plana atılmasının elbette birçok faktörü var, teknolojinin etkisi, borçlanma işsizlik ve alternatif iş alanlarının yok edilmesi bunların başlıca etmenlerindendir.
Toplumda üretim yerine tüketimin teşvik edilmesi, insanların lüks ve şatafata alıştırılması da emeğin israf ve zayi edilmesinde ekonomilerin olumsuz yönde etkilenmesinde başka bir tez konusu başka bir etken.

       Emeğe hakkını vermek, hak ettiği değeri vermek bir toplumun şiarı olmalıdır, olmalıdır ki kalkınma yolunda en büyük sermaye olan insanoğlu aidiyet duygusu ile en iyisini yapsın.
       Çalışana emeğinin hakkını alın teri kurumadan verin diyen efendimiz (SAV) hadisinden yola çıkarak hareket etmemiz, sadece çalışanın emeğinin karşılığını vermekle kalmayacak; çalışanın ülkeye ve topluma sunacağı katkıda maksimum düzeye ulaştıracaktır.

Bunu “Çok param olduğu için iyi maaş veriyor değilim; aksine iyi maaş verdiğim için çok para kazanıyorum diyen Robert Bosch’un sözü ile destekleyebiliriz.
  Emeği ve emekçiyi desteklerken canlı ve diri tutulması kontrol edilmesi gereken diğer bir konu da;  Emeğin karşılığını zamanında vermek ile birlikte ülke ekonomisinin canlı tutulması, pahalılığın düşürülmesi ve gelir düzeyinin yükseltilmesi çalışmaları da çalışanın nefes alması konusudur.
 Çalışanın emeği zamanında da verilse de, bu faktörlerin olumsuz yönde ilerlemesi emeğin, emeğin karşılığının erimesine etken olacaktır.

Ekonomik manada da ülkeyi koruyun, ülkeyi korumak için toplumu koruyun, toplumu korumak için aileyi koruyun, aileyi korumak için çalışanı koruyun…

Koruyun ki bu ülkenin emek kaynağı  eşref-i  mahlukat olan insan güçlü kalsın…