GÜNDEM

ERDOĞAN, "SURİYE MUHACİRLERİNİ EN GÜZEL ŞEKİLDE MİSAFİR ETTİ"

Dünya İnsan Hakları Günü Programı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye muhacirlerini ensar ruhuyla en güzel şekilde misafir ettiğimizi ve bu süreci zehirlemek isteyenlerin de olduğunu belirtti.

BM insan hakları beyannamesinin 76. yılı için "Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı" düzenlendi.

Programa katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada Orta Doğu'daki son duruma ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. 

Suriye krizine Türkiye'nin daima vicdan odaklı yaklaştığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında muhalefetin itirazlarına işaret ederek "Biz ensarız dedik. Sizi kovacağız diyen bu ülkedeki ana muhalefete rağmen dedik." ifadesine yer verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

"TÜRKİYE, SURİYE KRİZİNE DAİMA VİCDAN ODAKLI YAKLAŞMIŞTIR"

Filistin'e en fazla destek sağlayan ülkelerdeniz. İsrail hükümetine en net tepkiyi veren ülke yine Türkiye'dir. Ülke ve millet olarak insanlık sınavını başarıyla verdiğimiz yerlerin başında komşumuz Suriye geliyor. İlk günden beri bu meselede durduğumuz yer bellidir. Tutumumuz bellidir. Söz ve eylemlerimiz apaçık ortadadır. Türkiye, Suriye krizine daima vicdan odaklı yaklaşmıştır. Komşuluğumuzun gereği neyse zor dönemde bunu yapmaya gayret ettik. Suriyeli muhacirleri ensar ruhuyla en güzel şekilde misafir ettik. Biz ensarız dedik. Dolayısıyla bir muhacir neyi yapıyorsa işte biz bunu yapmaya mecburuz. Sizi kovacağız diyen bu ülkedeki ana muhalefete rağmen dedik. Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu. CHP'nin eski genel başkanı Nazivari ırkçı söylemlerle milletimizi galeyana getirmeye gayret ederken ailelerini bir gecede terk etmek zorunda kalan mazlumlara vicdansızca saldırdılar. Bu garibanları hedef haline getirmekten utanmadılar. Sonuçta vicdan kazandı, insanlık kazandı, merhamet kazandı, dayanışma kazandı, yüce gönüllü olmak kazandı. 

"ÜMİDİNİ TÜRKİYE'YE BAĞLAMIŞ KARDEŞLERİME SELAMLARIMI GÖNDERİYORUM" 

Aziz milletim, kıymetli yol ve dava arkadaşlarım; sevgili çocuklarımız, saygıdeğer misafirler sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Öncelikle sergiledikleri bu güzel performans için yavrularımızı tebrik ediyor gözlerinden öpüyor, tüm yavrularımıza rabbimden güzel ömürler niyaz ediyorum. BM insan hakları beyannamesinin 76. yılı için düzenlenen programda sizlerle bir araya gelmenin bahtiyarlığı içindeyim. Bölgemizde ve dünyanın farklı köşelerinde ümidini Türkiye'ye bağlamış kardeşlerime de selamlarımı gönderiyorum. Bilhassa Gazze'de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında hayat mücadelesi veren kardeşlerimi selamlıyorum. Aynı şekilde, 61 yıllık zulmün, istibdadın ve baskının ardından özgürlüklerine kavuşan Suriyeli kardeşlerimize de selam, sevgi ve en derin muhabbetlerimi iletiyorum. 

"İNSANLIĞIN GELECEĞİ ADINA UMUTLAR VADEDEN BEYANNAMENİN ZAMANLA İÇİ BOŞALTILMIŞTIR"

Dün BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabulünün 76. yıl dönümüydü. Dünya İnsan Hakları Günü'nün mağdur coğrafyalarda yaşayan kardeşlerimiz başta olmak üzere ülkemiz ve insanlık için hayırlar getirmesini diliyorum. Beyanname dünyada en çok referans verilen ama içeriğinin uygulanması noktasında aynı hassasiyetin gösterilmediği bir belgedir. İlk maddede tüm insanların özgür olduğu ifade edilir. İlan edildiği dönemde insanlığın geleceği adına büyük umutlar vadeden beyanname zamanla örselenmiş, içi boşaltılmış, gücü elinde bulunduran devletler tarafından kadük bırakılmıştır.

"MASUMLARI KATLEDEN CANİLER BATILI ÜLKELER TARAFINDAN BAŞ TACI YAPILDI"Beyanname 1948 yılında kabul edildi. Bu tarih aynı zamanda İsrail'in Filistin'de terör estirmeye başlamasının da miladı olmuştur. O günden beri İsrail, Filistin halkının topraklarını gasp etmeye devam etti.

Hocalı'da kardeşlerimiz can verirken, Irak ve Afganistan işgal edilirken, komşumuz Suriye'de tarihin en vahşi zulümleri yaşanırken, beyanname göz göre göre ayaklar altına alınırken, lafa gelince insan hakları ve demokrasi havarisi kesilenlerden hiçbir ses duyulmadı. Aynı çifte standartlarla defalarca biz de karşılaştık. Bölücü örgütün terör eylemlerine binlerce vatan evladını şehit verdik. İşkence ile katledilen nice insanımız oldu. 15 Temmuz gecesi 252 insanımız, FETÖ'cü hainler tarafından kalleşçe şehit edildi. Tüm bu süreçlerde eleştiri okları ülkemize yönelirken, masumları katleden caniler Batılı ülkeler tarafından kollandı, baş tacı yapıldı. 

"KAPIMIZA GELENE TÜRK MÜSÜN ARAP MISIN KÜRT MÜSÜN DİYE SORMADIK"

Türkiye asırlardır mazlumlara eman yurdu olmuş müşfik ve merhametli bir ülkedir. Kapımıza gelene Türk müsün Arap mısın Kürt müsün diye sormadık. Bizden yardım dileyene Müslüman mısın Yahudi misin Hristiyan mısın diye sormadık. Türkiye'ye sığınana sen beyaz mısın siyah mısın diye sormadık. İhtiyaç sahiplerinin kimliğine bakmadan inancına aldırmadan sadece ülkemizin değil gönül dünyamızın kapılarını da ardına kadar biz açtık. Hem Gazze mezaliminde hem de Suriye krizinde kardeşlerimizi asla yalnız bırakmadık.

"ÜLKE ÜLKE DOLAŞARAK TÜRKİYE'Yİ YABANCILARA ŞİKAYET ETTİLER" 

Sednaya Hapishanesi gibi işkence ve ölüm merkezlerine baktığımızda nasıl vahim bir felaketin eşiğinden dönüldüğü bugün çok daha iyi anlaşıldı. Eli kanlı Baas rejiminin sona ermesiyle Suriye'de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. Suriye'de barış ortamı kök saldıkça gönüllü geri dönüşlerin sayısı da zamanla artacaktır. Şimdi CHP'nin ve bazı faşist grupların bu olumlu iklimi de sabote etmeye çalıştıklarını görüyorum. CHP'nin Şam'daki müttefiklerini kaybetmenin kuyruk acısıyla mülteci düşmanlığını köpürtmesi bu siyasi parti adına bir utanç vesikasıdır. Ülke ülke dolaşarak Türkiye'yi yabancılara şikayet ettiler. Bize bühtan eden CHP ve yandaşlarına tavsiyem, diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Suriye'den gelen hapishane görüntülerini seyretsin. Diktatörün ne olduğunu öğrenmek istiyorlarsa Baas rejiminin günah galerisine bir baksınlar. CHP ve ortakları ne yaparsa yapsın biz gönüllü geri dönüşleri de inşallah vakarla yöneteceğiz.

"MİLLETÇE FARKLILIKLARA DEĞİL, ORTA NOKTALARA ODAKLANMALIYIZ"

İç cephemizi güçlendirmeyi amaçlayan hamlelerin arkasında Türkiye'yi tehlikelerden uzak tutma arzumuz vardır. Milletçe farklılıklara değil, ortak noktalarımıza odaklanmalıyız. Görüş ayrılıklarımızı, mezhep farklılıklarımızı geri plana itip aynı hedef ve değerler etrafında kenetlenmeliyiz. Birbirimize düşersek etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz.