Bu kulis yazısında size 7 yıl öncesinden bilgiler aktaracağız! Kulis bilgileri doğrudan Abdullah Gül ile ilgili olduğu gibi, Gül’ün geçtiğimiz günlerde Karar Gazetesi’ne verdiği söyleşide dile getirdiği Gezi kalkışmasıyla da ilgili!
Gül tabii ki 2013 yılı Mayıs ayının sonundaki Gezi için kalkışma falan demiyor. Aksine Geziyi kutsuyor, geziyi meşru görüyor, hatta geziyi gerekli ve haklı görüyor! Geziden 14-15 ay sonra karısı Hayrünnisa Gül’ün gayet veciz bir şekilde dile getirdiği gibi “Asıl İntifada’yı” başlatıyor diyeceğim, ama başlatılan bir intifada falan yok! Üstelik İntifadayı finanse edecek ne Soros var ne de Soros’un Türkiye şubesi gözüyle bakılan Kızıl milyarder lakaplı Osman Kavala var!
Gül’ün karısının “Asıl intifadayı biz başlatacağız” cümlesini hatırlayan, o cümleyi kurduğundaki yüz ifadesini hatırlayan kaldı mı bilmiyorum! Hatırlayan kalmamış olabilir. Çünkü Türkiye’de olaylar o kadar hızlı yaşanıyor ki, insan takip etmeye kalkıştığında başı dönüyor adeta! Gül’ün karısı o cümleyi kocası Cumhurbaşkanlığından ayrıldığı zaman yapmıştı! Konumuz Gül’ün karısının o cümleyi niçin ve nasıl kurduğunun perde arkasındaki kulis bilgilerini aktarmak olmadığı için hatırlatıp geçiyoruz!
Nisan 2013’te Ankara’da çok önemli bir toplantı yapılmıştı yeni bir parti kurmak için! O toplantıya katılan kadim bir dostumuz anlattı bana da. Toplantıda Cumhurbaşkanı Gül’ü temsilen bir Başmüşavir (A. E.) olduğu gibi, Gül’ün finansörü olarak bilinen Kayseri kökenli bir iş adamı da varmış! Parti kurma hareketine katılması için toplantıya davet edilen ve partinin kurucuları arasında yer alması istenen kadim dostumuz toplantı sonrasında hem toplantıyı hem de toplantıda bir daha kendisini böyle bir toplantı için davet etmemelerini hangi cümlelerle dile getirdiğini anlatmıştı.
Kadim dostumuz o toplantıyı anlattığında biz zannetmiştik ki, bu ekip yıllardır hazırlığını yaptıkları partiyi nihayet kuracaklar! Oysa mesele parti meselesi değilmiş! Meselenin parti meselesi olmadığını Gezi kalkışması bastırıldıktan sonra öğrendik tabii ki!
Gezi kalkışmasının safhalarını hatırlayanlar varsa gezinin ilk günlerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kuzey Afrika’dayken hem İstanbul’da hem de Ankara’da eş zamanlı olarak bu vandallar Başbakanlık Ofislerine girmeye, ofisleri işgal etmeye çalışmışlardı! FETÖCÜ polislerin tüm yardımlarına rağmen ne yazık ki İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’nda bulunan Başbakanlık Ofisi ve Ankara Kızılay’daki Başbakanlık Merkez Binasına gezici vandallar girmeyi başaramamışlardı!
İşte kulis bilgilerimiz de tam bu noktada başlıyor!
Eğer Başbakanlık binalarına girilebilse ve birkaç saat bile bu binalar işgal edilebilseydi başta BBC ve CNN International olmak üzere naklen yayın yapan tüm uluslararası televizyon kanalları ellerine tutuşturulan bir sayfalık bir açıklamayı okuyacaklardı! Ankara koridorlarında o dönemde hararetle anlatılan bu kulis bilgilerine göre tüm televizyon kanalları aynı anda Başbakan Erdoğan’ın o anda bulunduğu ülkeye “siyasî iltica talebinde bulunduğu” bilgisini aktaracaklardı tüm dünyaya! FETÖNÜN hazırladığı düzmece belgeler hem İstanbul hem Ankara’daki Başbakanlık binalarında ele geçirilmiş olacak ve Erdoğan hakkında tutuklama kararı çıkarılacaktı!
İyi de bunların Abdullah Gül ile ilgisi ne diye bir soru takılabilir aklınıza! Haklısınız. Fakat az daha sabrederseniz Gül ile ilgisini de öğreneceksiniz!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yurtdışı gezilerde kullandığı Başbakanlığın uçağının Türkiye semalarına girmesi engellenecek, eğer bu engellenemezse uçak iner inmez uçaktaki herkes derdest edilecekti! O dönemde Ankara koridorlarında dile getirilen kulis bilgileri ve iddiaları bununla da bitmiyor! İddiaların devamı var:
Aradan birkaç gün geçtikten sonra Cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül duruma el koyacak ve bir siyasiyi yeni Hükümeti kurmakla görevlendirecekti! Kulis bilgileri öyle diyordu o günlerde. O siyasi şahıs ise kabinesini bile belirlemişti! O siyasinin kimliğini ben açıklamayayım, siz o siyasinin epey zamandır parti kurmaya çalıştığını bilseniz yeter!
Kulis bilgisine başlık yaptığımız satma hadisesi dediğimiz de işte bu! Dönemin Cumhurbaşkanı Gül partiyi birlikte kurdukları, kendisini cumhurbaşkanı yapabilmek için cihet-i askeriye ile kavga etmeyi göze almış, siyasi hayatında vesayet yönetimini sona erdirebilmek için büyük kavga vermiş Erdoğan’ın arkasından böyle oyunlar çeviriyordu kulis bilgilerine göre! Gezi kalkışması sırasında Gül’ün Erdoğan’ın üslubunu yumuşatabilmek için hem kendisinin hem kendisine yakın isimlerin ortamın yumuşatılmaya ihtiyacı var açıklamaları yapmasının / yaptırmasının sebeb-i hikmetini anlayabildiniz mi şimdi? Karar Gazetesi’ne verdiği söyleşide geziyi meşrulaştırabilmek için ettiği gayretin, gezinin haklı bir eylem olduğunu dile getirmesinin sebebinin 7 yıl önce başaramadığı bu perde arkası operasyonun başarısızlığa uğramasının hayal kırıklığı olabileceği kimin aklına gelirdi değil mi? Geziyi haklı göstermeye çalışanın, geziyi meşrulaştırmaya çalışanın bu milletle görülmemiş bir hesabı var demektir. O kişi bu millete, bu milletin değerlerine düşman biridir. Yani kültürel anlamıyla bir gavurdur o, isterse alnı secdeden hiç kalkmasın!
Millete küfreden emniyet amirinden sopa yiyen eski bakan kim?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmeden önce bakanlık yapmış bir eski Başbakanlık çalışanı var. Başbakanlık personeli olarak çalıştığı dönemlerde Ankara koridorlarında bu şahısla ilgili nahoş kulis bilgileri dolaşırdı da inanmakta zorlanırdık!
Biliyorsunuz Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’yi karış karış gezmiş, her ile birkaç defa 900’ün üzerindeki ilçelerin de büyük kısmını ziyaret etmiş tek siyasi lider şimdilik. Gittiği her yerde de millet bir biçimde talep ve önerilerini Erdoğan’a iletebilmek için fazla çaba sarf etmesine gerek kalmadan talep ve önerilerini hiç olmadı yazılı olarak ulaştırabiliyordu!
Her Ankara’ya dönüşte de bir yığın yazılı talep ve öneri özel kalem müdürlüğünde birikiyor ve işlem yapılmayı bekliyordu.
Kulis bilgisi olarak aktaracağımız bu iddia bize o günlerde de anlatılmıştı, ama ya dikkatimizden kaçmış ya meselenin hassasiyetini o günlerde kavrayamamışız!
Ankara koridorlarında anlatılan kulis bilgisi ve iddia ise şöyle özetlenebilir:
İşte o gezilerden birinden dönüşte daha sonra bakanlık da yapacak olan Başbakanlık personelinden birine düşmüş yazılı olarak iletilen talep ve önerileri tasnif etmek, yapılabilecek taleplerin sıraya konulup gereğinin yapılması için ilgili mercileri harekete geçirmek.
Emniyet amirliği de yapmış, ama o günlerde Başbakanlık’ta görev yapan bir emniyet amiri sözünü ettiğimiz bu Başbakanlık personelinin odasına girmek gaflet, delalet ve hatta hıyanetinde bulunmuş! Bir de ne görse beğenirsiniz! Gördüğü manzara şu: Bu Başbakanlık personeli eline aldığı kâğıt parçasını okuyor, sonra basıyor küfrü ve yırtıp çöp kutusuna atıyor. Emniyet amirliği de yapmış, ama o anda Başbakanlık personeli olan şahıs meselenin ne olduğunu öğrenince kendine hâkim olamıyor ve bu Başbakanlık personeline tekme tokat giriyor! Başbakanlık personelini hemen yan taraftaki önemli Başbakanlık personeli bu emniyet amirinin elinden zor alıyorlar! Emniyet amiri bir taraftan tekme tokat bu Başbakanlık personelini döverken “Sen kim oluyorsun da bu gariban millete küfrediyorsun? Bu millet olmasa sen burada olabilecek miydin?” gibi milliyetçi duyguların dile gelen haliyle ortalığı inletir! Araya çok hatırlı, çok önemli, çok etkili bürokratlar girerler sopa yiyen Başbakanlık personelini emniyet amirinin elinden alırlar! Üstelik sopa yiyen Başbakanlık personeli ile sopa atan emniyet amirini barıştırmaya da çalışırlar, ama emniyet amiri “Böyle kansız, böyle şahsiyetsiz ve millet düşmanı ile asla barışmayacağını” söyleyerek çarpar kapıyı çıkar gider odadan!
Konumuzla alakası yok, ama bu bana Ozan Ceyhun nam kişinin Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi yapılmasını hatırlattı! Ozan Ceyhun Almanya’da milletvekilliği yaptı. Yazar Demirtaş Ceyhun’un oğlu. Üstüne üstlük milletvekilliği yaptığı dönemde “Türkiye’nin Ermeni soykırımı yaptığını iddia eden önerge de vermiş” bir milletvekilliği geçmişine sahip. Taner Akçam gibi bazı yazarların da çok yakın dostu!