“Dibe vurduğunu sanıp bir dip daha olduğunu keşfedebiliyordu insan”. (Charles Bukowski) Gençliğimde Ailece sofraya oturduğumuzda, Aile bireylerinden birisi yemek yemiyorsa, Babam göz ucuyla dikkat kesilir, hayırdır evladım bir derdin mi var? diye sorgulamaya başlardı. Her ne kadar yok Baba her şey yolunda desede, yemek bitimi önüne alır, içindeki dert neyse anlamaya çalışırdı. “İçine attığı her neyse büyümesine izin vermezdi”. Kimsenin seni üzdüğü yok evlat, hiç kimseye bir açıklama borcunda yok, insanlara fazla anlam yüklüyorsun derdi. İçine attığı şeylere” fazla anlam yüklediğini” bilirdi çünkü.
Anlayacağınız yaşadığımız her neyse içimize atmanın sonu yok. Bir faydası da yok. Lineer bir yapıda gitmiyor insan hayatı. EKG gibi iniş çıkışlıdır. “Düz çizgi ölüm demektir”. Hayatın temel kuralıdır, inişler sayesinde çıkışların bir anlamı olabilir ancak. Üzerinde kontrol sahibi olmadığımız o kadar çok şey var ki. Bu şeyler için çabalamaktansa, belkide kontrol etmemiz gereken şeylerle ilgilenmemiz, hayatımızda inanılmaz değişimler gerçekleştirebilir.
Çöp kutusu gibi kullanıyoruz bedenimizi ve aklımızı, Beynimizle kalbimiz arasında sanki bir bağ yokmuş gibi. O kadar gereksiz şeye takılıyoruz ki, “Hayatımız bir Sabun gibi”, avucumuzun içinden kayıp gidecek, farkında bile olmayacağız.
Konuyla alakalı kaynakları araştırırken inanılmaz şeyler çıktı karşıma. Özetlersek, içimize attığımız şeylerin, bedenimize ve ruh halimize verdiği zararlar saymakla bitmiyor.
Vücutta sivilce ve yaralar çıkıyor, saçlar beyazlamaya başlıyor. Aşırı kilo kaybı veya aşırı şişmanlama, çok sık geçirilen soğuk algınlıkları, mide hastalıkları ülser gibi Mesala. Saç dökülmesi başlıyor. Baş ağrısı, uykusuzluk ve en nihayetinde kronik kalp hastalıkları. Odaklanma güçlüğü, huzursuzluk, sinirlilik ve öfke hali, üzüntü veya depresyon.ve son olarak sosyal izolasyon. İçinden çıkamadığımız her sorun bizi içten içe çürütüyor.
Yolun sonunda “son yemeği yiyip, son çiçeği koklayıp”, bir arkadaşımıza son kez sarılacak, belkide son kez olduğundan, haberimiz bile olmayacak. Gereksiz şeyleri içimize atmanın kimseye faydası yok. Hep söylediğimiz gibi, hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor. Hiç değilse, kalan yılların kıymetini bilmeliyiz.
Çetin bir kışı geride bıraktık, “İlkbahar sonsuz heybetiyle önümüzde duruyor”. Minnet ve şükranla dolu olun. Evinizi taze çiçeklerle doldurun, camlarınızı açık tutun bahar esintisi evlerinize neşe getirsin…
Ve son söz…
“Yaşadığın yeri cennet yapamadığın sürece, kaçtığın her yer cehennemdir”.
Neşeyle ve sağlıkla kalın…
ÇOK GÜZEL ŞEY
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
“Yani kendinden korkmuyorsan”
Kimseden korkmuyorsan dünyada
“Dostuna güveniyorsan”
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
Melih Cevdet ANDAY