Kulağımız medyada Covid-19’un çaresini bekliyoruz. Birisi dese ki buldum, kurtulduk, oh be diyeceğiz. Bu beklentiyi bilenler kendi reklamlarını yapmak için halkın duygularıyla oynamaktalar. Vatandaşlarımız da kime inanacağını şaşırmış durumda. Bilim adamlarının sonuç üretmeyen tartışmalarını izlerken kafalarımız iyice karışıyor. Bu tartışmalar doğru. Ama halka açık olarak yapılmasında sorun var. Tam olarak bilmediğimiz bir sorunla karşı karşıya kaldığımız için hocalarımız tecrübesine göre yorum getiriyor ve herkesin tecrübesi farklı. O yüzden yorumlar da farklı oluyor.
İstatistik bilimi bazı konuları keyfinize göre aktarmada yardımcı olabilir. Hatırlarsınız aşı sayısının artışıyla otizm artışı arasında ilişki kuran bir meczup vardı. Aynı yoldan hareketle hava yolculuğunun artışıyla ya da Messi’nin gol sayısının artışı ile de otizmin artışı ile ilişki kurulabilir. Hepsi de artıyor sonuçta. Otizmin azalması için Messi’ye gol atma mı diyelim? Şimdi küçük ve amaçlı grupları söylediğini kanıtlamak için kullanan pek çok acar kardeşimiz var. Kimisi ilaç üstüne, kimisi sigara üstüne, kimisi aşı üstüne açıklama yapıyor. Bunların doğruluğu Messi’nin gol atmasına bağlı. Messi sakatlanırsa hepsi boşa düşüyor çünkü... Messi işin şakası. Önemli açıklamalar küçük, sınırlı gruplarda uygulanan çalışmalarla yapılamaz. Pek çok ilaç kullanan bir hastada yani bir ilacın güvenliği diğer ilaçların etkisiyle karışabilir. Yeni ilacın sadece genç ve ek hastalığı bulunmayan hastalarda denenmesi bizi yine yanlış sonuca götürür. Doğru sonucu verecek çalışmaların daha kapsamlı olması gerektiğini tüm samimi bilim adamları kabul eder.
Bu çelişkiler içinde bizim doğrumuz kendi tedavi metodumuzu geliştirmemizdi. Çin koronavirüs hastalarında kliniğin Avrupa’da farklı seyrettiğini açıkladı. O yüzden önerilerinin faydasının sınırlı olduğunu kendisi de kabul etti. Peki bizim farkımız ne idi? Çin ve Dünya Sağlık Örgütü’ne güvenmeyip kendi tecrübelerimizle yaklaşımlarımız en iyi sonucu verdi. Daha iyi sonuçlar elde edilebilir mi? Tabi ki. Ancak zaman bunu gösterecek.
Biz Bilim Kurulumuzun önerisi ile hareket ettik. Sağlık Bakanlığı’mız tedavi rehberini tecrübemiz arttıkça dördüncü kez yeniledi. Belki daha da değiştirecek. Her seferinde tedavi başarımız arttı. Hastaların belirtilerine göre tedavi yöntemlerimize şekil veriyoruz. Hastalara erkenden tanı koyuyoruz, yatırıp tedavi veriyoruz. Erken tedavi çok şeyi değiştiriyor. Ayrıca yoğun bakım başarımız da çok ileri seviyede. İlaçlarımız yeterli. Ekiplerimiz tecrübeli. Takiplerimiz muntazam. Ekipmanlarımız (maske, tulum, gözlük, siperlik..) mevcut. Güçlü sağlık alt yapımız ve Devlet’imiz sayesinde başarımızı bütün Dünya kabul ediyor.
Tüm bu şartlar bize yerli aşı yapımının, yerli ilaç üretiminin önemini bir kez daha hatırlattı. Değişik dayatmalarla karşılaşmaya namzet durumdan kurtulmak yerli çalışmalardan geçiyor. Nasıl savunma sanayimizde başarı üstüne başarı yakaladıysak bunu sağlıkta da gerçekleştirebiliriz. Eğer hazırda aşı yoksa bir 7-8 ayımız daha var aşı geliştirmede.
Peki vatandaşa iş düşmüyor mu? Düşüyor tabi ki. Bunlar Sağlık Bakanlığı’mızın ve Devlet’imizin direktiflerine harfiyen uymak. Gevşemeye mahal vermeden tedbirlerimize dikkat etmemiz lazım. Salgını bitirecek olan halkımızın davranışları. Devlet’imiz ve bizler elimizden geleni yapıyoruz. Bu konu tarih yazıldığını söyleyebilirim. Ancak bu tarihin bazı satırlarını da halkımız yazmak zorunda. Nasıl diye sorarsanız cevabı basit. Evde kal, sosyal mesafeye dikkat et, elini oraya buraya dokundurduktan sonra temizle. Dezenfektan kullan, kolonya kullan veya en güvenlisi sık sık yıka elini. Kolay değil mi? Sadece el yıkayarak tarih yazacağız...
Umarım faydalı olmuştur.
Aldığımız tedbir kadar güçlüyüz, güvendeyiz.
Sağlıcakla kalın..