İnsan ne için yaşar?

Efendim malumunuzdur, meşhur roman yazarı edebiyatçı Tolstoy buna benzer bir soruyu sorar ve der ki; insan ne ile yaşar?
Sonunda da insanın sevgiyle yaşayacağını, sevginin bir insan için çok kıymetli bir his olduğunu anlatır ve haklıdır.
Bugün sizinle izninizle şöyle bir sorular dünyasına gidip, oradan kendimizi çevremizi ve bir bütün olarak bizi kuşatan alanlara sorular sorarak yürümek istiyorum.
Çünkü; biliyorum ki birşeyin bilince çıkarılabilmesi/anlaşılabilmesi için, gerçek anlamda yüzleşilmiş sorulara ihtiyacı vardır ve bu anlamda cevaplar sorulardır.
Olması gerekene dair inancımı Einstein’ın veciz bir sözüyle de pekiştirmek isterim.
Şöyle söyler: Siz siz olun cevapları olan değil, soruları olan insanları dinleyin.
O halde ilk adımı atalım ve soralım: sizi hayata bağlayan şey nedir?
Hiç düşündünüz mü ?
Yani niçin yaşıyorsunuz?
Neden bütün zorluklarına/kötülüklerine rağmen, yaşamınıza son vermeyi değil de yaşamayı seçiyorsunuz?
Ne için yaşadığını bilmek, sizi hayata karşı daha güçlü kılabileceğinden, bu anlamlı sorular üzerine düşünmek iyi olur . Değil mi?
Tersi bir durumda , ne için yaşadığını bilmeden bir yaşanmışlığı, gerçek anlamda kendi yaşamınız olarak kabul edebilir misiniz?
Soruları olabildiğince çoğaltabilirim, ama esasa gelip olanı/yaşananı betimlemeye çalışayım istiyorum.
Evet, efendim bütün zorluğuna rağmen, siz ve her birimiz eğer halen hayata bir şekilde tutunuyorsak; işte o tutunduğumuz her neyse, bizim için hayatın kendisi tam da o dur.
Bu nedenin gerçek anlamda tutunmaya değer bir neden olup olmadığı, derinlemesine sorgulamalarınız sonrasında, daha bir anlamlı hale dönüşür ki bu artık kişinin kendi kalbi/yaşanmışlıkları arasında halledilmesi gereken bir mevzudur, burada ben aradan çıkmış sizi kendinizle başbaşa bırakmış olayım.
Yalnız şunu söylemeden de geçmeyeyim …
Sosyal etkileşimden yani kendi kararlarınız olmaksızın öylesine /gelişigüzel tutunduğunuz anlamlar /amaçlar , gerçek anlamda sizin yaşama nedeniniz değillerdir.
Olamazlar. Kendinizi kandırmayın.
Ve belkide, hayatlarımızın monoton sığ gelişi güzel tahmin edilebilir olması, kendi amaç ve nedenlerimizden ziyade, sosyal şartlanmışlıklardan dolayı kendimize yaşama nedeni kıldığımız nedenlerle, hayata tutunmaya çalışıyor oluşumuzdur.
Evet, şimdi bu yazılanları öylesine bir gazete yazısı olarak değil, mutluluğunuzun ya da mutsuzluğunuzun nedeni olan yukarıda sorulan soruların şimdi hemen cevaplanması gerektiği anın geldiğini işaret eden bir yazı olarak belleyip, ve hemen ilk adımı atarak sizin için yaşamaya neden olan şeyi düşünün.
Evet, evet. Tam şu anda, ve bilinçli bir sorgulamayla…
Unutmayın !
Bir şeye odaklandığınız anda ve o odaklandığınız şeye verdiğiniz anlam her ne ise, bir duygu oluşturur.
Ve sonrasında duygu yapacağımız şeyi eylemi yaratır.
Onun içindir ki kendi hayatınızı bir düşünün.
Zaman içerisinde verdiğiniz, kaderinizi şekillendiren kararları.
Düşünün!
Duyguyu yaratın.
Ve kendi yaşamınızı anlamlı kılacak yaşama nedeninizi tespit edip, sizi dünden daha iyi kılacak eyleme geçin.
Karar vermenin kendi başına bir eylem olduğunu anlamak, kararsız, ne istediğini bilmeden yaşama durumuna düşmekten kurtulma için elzem olandır.
Düşünün!
Yaşamınızın içerisinde, tam tersi bir istikamette, bugününüzün tamamen birbirinden farklı olacağı kararlar verdiniz mi? Yani tersi bir kararla bugün farklı yerlerde olabileceğiniz kararlar.
İşte şu an belkide, bu okuduğunuz yazıyla böyle bir kararın kaderinizi şekillendireceği an ve aralıktasınız.
Bu fırsatı değerlendirin, kendinizle yüzleşin ve özgürleşin.
Son tahlilde; hayatınızı dünden daha iyi kılmanın yolu, yaşama nedeninizi bulmak ve bu yaşama nedeninizi kendinize ve diğer insanlara faydalı kılacak şekilde desteklemekten geçer.
Gerçekten adanmışlık taşıyan bir kararın, hayatınızı değiştirecek güç olduğunu unutmayın.
O güç sizin içinizde. Hangi anda kullanmaya karar verirseniz hayatınızın anlamı o an sizin olacaktır.
Vesselam.