İNSAN VE PARADA MUTASYON

Ne için yaşıyorsun bu dünyada ? Sorusunun cevabı haline gelmek üzere olan para, yedinci yüzyıldan bu yana birçok kez evrimleşerek, sadece insan oğlu nazarında sürekli olarak değerlendi ve zaman içerisinde mutasyonlara uğradı.

Dünya üzerindeki macerasına ilk istiridye kabukları ile başlayan para; Lidyalılar tarafından gümüş sikkeler olarak basıldı ve takas dönemine son vererek ticarette yerini almaya başladı. Takas dönemine bakıldığında insanlığın yine yaşanılan dönem için değerli sayılan nesneler ile alışveriş yaptıklarını görüyoruz. Bir avcının avladığı bir av hayvanının eti ile avcıya gerekli olan çilek takas edilirken ne kadar ete karşı verilecek olan çilek oranı bilinmemekle beraber; etle çileğini takas edecek kişinin bulunması da bir o kadar zordu. Aynı şey çilek karşısında et verebilecek bir insanın arayışını da kapsamaktaydı.

 İnsanlık bu sebeple birarada kabileler halinde yaşanması gerektiğini öğrendi. İlk zamanlar yaşadıkları çevresel etkilere göre ihtiyaçlarını belirliyor ve beklentiler ide bu yönde gelişiyordu. Sonralarda daha farklı çevrelerle tanışan ve bu çevrelerin bilgilerine sahip olundukça istekler ve ihtiyaçlar değişmeye ve gelişmeye başladı. Trampa ekonomisi olarak adlandırılan bu dönemde; değer, ürünün dayanım süresine bağlı olarak yani şimdiki adı ile raf ömrüne göre biçiliyordu. Örneğin bal, zeytinyağ, tahıl ürünleri vb. gıdalar takasta değerli sayılıyor, karşılığında takasta daha fazla dayanımı az olan ürün alına biliyordu.

Değerli ve kısıtlı madenler ile başlayan para ekonomisi, zaman içerisinde yolculuğuna başlayarak dönemsel olarak değişim ve mutasyonlara uğradı. Madeni sikkeler başka bir bakış açısı ile reklam ve haberleşme aracı olarak da kullanıldı.  Madeni para basımı yani sikke, sadece dönemin hükümdarı adına yapılmakta ve hükümdarın resmi basılmaktaydı. Böylelikle insanlar hükümdarın kim olduğunu ve adını da buradan öğreniyordu. Burada ilginç bir bilgi vereyim, gümüş ve altından basılan sikkeler, değerli varlık olduklarından, boyutsal olarak günümüz metal paraları seviyesindeydi. İsveç’te altın ve gümüş madenleri bulunmadığından, ağırlığı birkaç kiloyu bulan bakır sikkeler kullanılıyordu. Tabi ticaret büyüyünce kullanılan sikke miktarları artmış bu nedenle sikkelerin taşınmasında sorunlar yaşanmaya başlanmıştı.

Kağıdın ve yazının icadı ile sikkelerin yerini ilk tahvil, bono ve senede benzer kağıt paralar almıştır. Mutasyon durmamış; çek, ve banka kartları ile günümüzde bulunan dijital paralara kadar uzayan bir serüvene sahiptir.

İnsanlık yaptığı ticaretler ile parayı mutasyona uğratırken kendisi de bu durumdan nasibini alarak mutasyona uğramıştır. Evet kimsenin ele almadığı bir mutasyon söz konusudur. Para insanın elinde değişirken, insanlıkta paranın elinde sürekli olarak değişmiştir.

Değişim parada olduğu gibi sadece fiziksel olarak kalmamış; duygu, düşünce, karakter, kişilik, ahlak, sevgi, güven gibi değerler paranın karşısında hızla değer kaybına uğramıştır. Para insanlığın elinde bir araç iken insanlık ne yazık ki paranın elinde bir oyuncak olma yolunda ilerlemektedir. İhtiyaçtan fazlasına sahip olma dürtüsü, bilinmeyen bir hırs ve doyumsuzluk, bizleri insan yapan değerlerin önüne geçerek insanlığı farklı, bilinmeyen bir türe doğru götürmeye başlamıştır.

Dünyayı paylaştığımız diğer canlılar tarafından koklanıp burunları ile iteleyerek uzaklaştıkları tabağa veya bardağa konulduğunda yenilemeyen veya içilemeyen bu nesneye verilen değer; insanlık adına tekrar bireysel bazda ele alınarak, gerçekte olması gerektiği noktada değerlendirilmeli ve kullanılmalıdır. Unutmayalım ki, bu dünyaya hepimiz cebi delik olarak doğduk. George Eliot’un dediği gibi “Cebiniz delikse onu para ile doldurmanın bir faydası yoktur.”

Dünya üzerindeki kaynaklar artan nüfus ve tüketim çılgınlığı ile hızlı bir şekilde azalmaktadır. Doğal yaşam alanları yok olarak bir çok türü şimdiden sadece kitaplarda ve fotoğraflarda yerini almaktadır. Yaşam zincirinden çıkan bu türler; dengeleri değiştirmekte, eski bir Kızılderili atasözünün dediği gibi
“Son ağaç kesildiğinde, son nehir zehirlendiğinde, son balık öldüğünde, paranın yenilemeyeceğini göreceksiniz’’ unutmamalıyız ki; ‘’Yeryüzü bize atalarımızdan miras kalmadı. Çocuklarımızdan ödünç aldık.’’