İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE DAİR…

 
​Kadına şiddetin önlenmesi temalı bu sözleşmenin hikayesi aslında 2011’de başlıyor. Kendisi Avrupa Konseyi (İnsan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunan, 1949’da kurulan hükümetler arası kurum) kararı olup ilk defa İstanbul’da imzaya açıldığı için de ismi İstanbul sözleşmesi kalmış. Biz 2014’de imza etmişiz. Sözleşmenin maksatları kısmını okuyorsunuz, her kelimesine destek veriyorsunuz. Sözleşme kapsamının ikinci maddesi aklı karıştırmaya başlıyor. Ayrıca temel haklar, eşitlikler ve ayrımcılık yapılmamasına dair kısmının 3. maddesine gelince iş çığrından çıkarıyor. Madde 6’daki toplumsal cinsiyet rollerinin eşitlenmesi konusu ise cinsiyetleri farksızlaştırma çabasından ibaret. Batı ne zaman insan hakları, demokrasi dese bende bir şüphe uyanır. Avrupa Konseyi de bu temele dayandığından benim için tam bir muamma bu çalışma..
 
Sıralanan amaçları masum görünmekte bu sözleşmenin. Kadına şiddeti önlemek. Sadece kadın ile sınırlı olsa sözleşmenin her maddesini ölesiye savunmak gerekir. Annelerimiz, kardeşlerimiz, kızlarımız söz konusu sonuçta. Gaddarlığın her türlüsünün karşısında olduğumu, olmak gerektiğini belirtmem lazım. Toplumsal cinsiyet rollerine değinen maddesi ilk sırada yer alıyor. Toplumsal cinsiyet rollerinin özellikle erkek çocuklarının cinsiyet geliştirmesinde çok önemli olduğunu biliyoruz

Siz bu rollerin üzerinde şiddete yol açan özelliklerde değişiklik yapmaya çalışabilirsiniz. Ancak toplumsal cinsiyet eşitliği deyip çocukların cinsiyet gelişimi üzerine etki edecek tarafa kayarsanız o zaman size dur demek gerekir.
 
Bu sözleşmenin maddelerine baktığınızda katılmamak mümkün değil. Özellikle kız çocuklarının istismarı konusunda araştırma yapmış, saha çalışması yapmış biri olarak zaman zaman gözlerim dolarak okuyorum maddeleri. Ancak ‘cinsel eğilim’ ile başlayan cümlelerde aile yapısının, aile yapımızın altına konan dinamiti hissediyorsunuz. Cinsel eğilimi ne olursa olsun diyerek koruma kalkanı altına alınanlar sapkınlık diyeceğimiz davranışları gösteren insanları da kapsıyor. Böylece sapkınlık içinde olanlara ‘kadınları korumak’ kalkanı altında meşruluk katılmış oluyor. Aynı zamanda çok sert kanunlarla güvenceye kavuşuyorlar. Çocukların takibinden çakması gereken cinsiyeti bozuk olan bu insanlar ortalıkta cirit atar oluyorlar. Elbette hayatlarına kast edilecek tavrı onaylamıyorum. İnsani hakları da teslim edilsin, bir diyeceğim yok. Ancak çocukların örnek alabileceği insanlar olarak medyada ve sosyal medyada görünmeleri, sosyal hayatta yer edinmeleri hiç uygun değil.
 
Sözleşmede ortadan kaldırılmaya çalışılan toplumsal cinsiyet rolleri vardır ve devam etmelidir. Erkek-kadın, anne-baba, oğlan-kız denediğinde cinsiyetleri ayrı olan ve bu saiklere göre hayatını şekillendirme hayatın normal akışıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği diyerek bu farkları ortadan kaldırma geçmişte helak olan kavimlerin durumuna düşmek demektir. Hak-hukuk tamam. Kabul ediyoruz. Hatta savunucusuyuz. Ama değişik tiplerin çocuklar tarafından rol-model alınabileceği ortamları hayatın olağan akışı içine monte etmeye çalışmak kırmızı çizgimiz. Buna izin veremeyiz.
 
Bizim ne geleneklerimizde, ne de inançlarımızda kadın hakları ile ilgili problemimiz yoktur. Ana dediğimiz zaman akan suların durur zaten. Eşlerimiz zaten Allah’ın bize emaneti. Birden fazla kızı olanı cennetliksin sen diye yüceltiriz. Eşitlikten çok daha öte bizim duygularımız. En başında hepimiz insanız. İnsan olarak üstünlük vasfını cinsiyet, makam, zenginlik, ırk, soy, memleket olarak belirlemiyoruz biz.  Bu konuda Ortadoğu ve Batı vandallığından edindiğimiz pek çok davranışın da olduğu aşikar. Genel yükümlülüklerin ilk maddesinde geçen önleme konusu bu vandallıklar ile alakalı. Yoksa gelenek ve inançların kökünden kazınması bizim kabul edebileceğimiz tavır olmayacaktır. Her ülkede bunların değiştirilip tekdüze hale getirilmesi tek cinsiyet, tek tip insanı amaçlamaktadır.  
 
Özetle İstanbul sözleşmesinin kabul etmediğimiz içeriği kadınlarımız ve kızlarımız odaklı olanlar değil. Cinsiyet farkını ortadan kaldıracak, sapkın düşünceleri toplumun olağan tavırları arasına koyacak maddeleri. Biz erkek gelin veya kız damat istemiyoruz. Özeti bu…