Karşılıksız basılan paralar, hiperenflasyonun habercisi mi?

Geçirdiğimiz bu zorlu günlerde aslında ekonomik verilerden istatistiklerden daha çok, insan hayatından ve sağlığından önemli hiçbir şeyin olamayacağından bahsederek yazıma başlamak istiyorum.

Her geçen gün durum ciddileşiyor. Covid-19 vakalarının, ölü sayılarının arttığı günlere uyanıyoruz. Sosyal hayattaki ve ekonomide ki belirsizlikler günden güne çoğalıyor. İşte bu ortamda ekonomiyle ilgili ne söylenebilir önce bunlardan bahsedelim.

KÜRESEL BÜYÜME YÜZDE 50 AZALACAK

 Yatırımcılara tavsiye veren yabancı kuruluşların açıkladığı veriler ışığında, küresel büyümenin 2020 yılının bir önceki tahminlere göre %50 azalımla yani yarısı kadar bir kayıpla sonuçlanacağını tahmin ettiklerini belirtelim.

 Yani dünyada mal ve hizmet üretiminde arz-talep şoklarının yaşanacağı ve iş yapma kapasitelerinin de yarı yarıya düşeceği, Asya ve Avrupa pazarlarında tedarik zincirlerinden kaynaklanan sıkıntılarla krizin derinden hissedilmeye devam edeceği tahmin ediliyor. Haksız da sayılmazlar. Bu veri bize şunu gösteriyor hem iş yapma potansiyelimiz hem de gelirimiz yarı yarıya düşüyor. Yüzde 1,30’luk küresel büyüme tahmini 2001 krizi ve önceki krizlerin ötesinde bir olumsuz senaryo ile bizi karşı karşıya bırakıyor.Küreselleşen dünyanın küresel ekonomileri pandemi günlerinde adeta domino taşları misali birer birer küçülüyor.

FED NE YAPTI?

FED olağanüstü faiz indiriminden sonra tekrar ayın ortalarında 100 baz faiz indirdi ancak piyasalardaki panik havası dağılmadığı için etkili olmaktan uzak kaldı. Önceki yazılarımda bahsettiğim konu FED’in çabalarının yetersiz kalabileceğiydi ki öyle oldu. TCMB ve diğer merkez bankaları da bunu değerlendirip faiz indirdi ancak dünyada Corona virüsün etkisiyle iktisadi bir tahribat oluştu. Dükkanlar kapatıldı, istihdam kayıpları ve dengesizlik başlamış oldu. FED 700 milyar dolarlık önlemler paketi açıkladı ardından sınırsız parasal genişlemeye işaret etti. Şimdilerde dünyaya ABD tahvili karşılığında Dolar vermeye hazırlanıyor.6 aylık düşünülen bu süreç 6 Nisanda başlatılacak. En azından küresel piyasaların 2. ve 3.çeyrekte de bir şekilde yürütülmesi için sonra sürecin normalleşmesini bekleyecekler. Avrupa Merkez Bankası 750 milyar Euro yardım paketi açıkladı ve diğer merkez bankaları da. Firma ve hane halklarını kapsayan geniş bir yelpazede sorun çözülmeye çalışılıyor.

DOLAR, ENFLASYONUN HABERCİSİ

Bu virüsten dolayı ülkemizin ekonomisi de ciddi şekilde etkileniyor. Ekonomimizin dış şoklara karşı zafiyet içinde olduğu çok açıktı. Bu küresel krizle birlikte Özellikle Dolar kuru üzerinden baktığımızda 5,65’lerden 6,50 nin üzeri bir kur seviyesiyle karşı karşıyayız. Bu da ilk olarak Türk imalat sanayisinin maliyetlerinin arttığını ve virüs nedeniyle oluşan küresel krizden kaynaklanan tedarik zincirindeki aksaklıklardan dolayı da hammaddeye ulaşımın zorlaşması, ürünlere gelecek zamların habercisi gibi. Bu da enflasyonu arttıracak en önemli gelişmelerden bir tanesi.

PARA MI BASACAĞIZ, IMF’YE Mİ GİDECEĞİZ?

 Enflasyonu çıkartacak bir diğer gelişme de Merkez Bankamızın bu pandemi günlerinde rezervlerinin hızla eridiğini yabancı para cinsinden net rezervlerin 30 milyar dolar civarına düştüğünü gözlemliyoruz. Bu sağlık probleminin ne zaman biteceği belli olmadığı için ve ülkemiz hammadde-sermaye yönünden dışa bağlı olduğu içinde erimenin devam edeceği anlaşılıyor. Buradaki soru Merkez Bankamız para mı basacak yoksa IMF’ye gidip kredi mi kullanacak?

HİPERENFLASYON İHTİMALİ…

IMF’nin en son tercih olacağı 2020 yılı için ihtiyacımız olan 30 milyar dolar paranın merkez tarafından basılarak piyasalara sürülebileceğini düşünmekteyim. Bu bir hiperenflasyon yaratabilir ama dünyanın diğer ekonomilerinde de hiperenflasyon görme ihtimalimizin çok yüksek olduğu da açık. Dünyadaki tüm merkez bankaları da bu dönemde para basarak, topluma karşılıksız para dağıtacak gibi duruyor. Ülkemize zaten yakın tarihinden baktığımızda hiperenflasyonu görmüş ve yüksek enflasyonla yaşamaya alışmış bir ülke özellikle 80 li yıllarda.

100 MİLYAR LİRALIK PAKET KİMLERE DAĞITILIYOR?

Diğer bir seçenek IMF olarak görünse de IMF’nin vereceği krediyi belli sürelerle verilecek vaatlerle taksitler halinde vermesi ve kredi verdiği ülkeyi taahhüt altına aldığını düşünürsek şu anda içinde bulunduğumuz durumu göz önünde bulundurduğumuzda pekte bunu bekleyecek vaktimizin olmadığını düşünebiliriz. Aşama aşama giden bu yolda küresel ekonomilerin eksi yönde büyüyeceği şartlarda, ülkemizin yüzde 5 hedefini tutturma ihtimali çok zor. Ekonomi yönetiminin öncelikli hedefi

reel sektörü ayakta tutmak olacağı aşikar. Bu doğrultuda 100 milyar TL’lik paketin çoğunlukla büyük firmalara yani üretim ve sanayi firmalarına gittiğini görebiliyoruz. Diğer alınan önlemler tabi ki yeterli değil ve sorunu tam anlamıyla çözemiyor. Özellikle hane halklarıyla ilgili henüz devletimiz duruma el atmış değil. Olağanüstü bir durum söz konusu ve olağanüstü önlemler gerektiren zor bir süreçten geçeceğimiz çok açık.

Sosyal ve ekonomik anlamda hatta psikolojik olarak bizi etkileyen bu süreç için yazılacak çok şey olabilir ama bu süreç bize tekrar gösterdi ki insandan insan sağlığından daha önemli hiçbir şey olamaz. Bu süreci bu krizi atlatmamız için dayanışmaya yardımlaşmaya ve birlik olmaya ihtiyacımız var. Bu çatı çökerse hepimizin üzerine çöker aynı çatı altında olduğumuzu unutmayalım. En kötü durumda bile her yıkımın yeni bir başlangıç getireceğini ,hayatta hiçbir şeyin garantisinin olmadığını ve hayatın zor olduğunu bilerek, çoğumuzun evlerinde geçirdiği bu süreçte değer yargılarımızın ve bakış açılarımızın tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini düşünmekteyim. Bizi, bireyler olarak küresel krizler değil cehalet yıkar. Öğrenmekten, kendinizi geliştirmekten vazgeçmeyin bu sizi ayakta tutar hatta bağışıklık sisteminizi bile güçlendirir. Çözüm odaklı bir anlayışla hareket edelim elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret gösterelim tedbirlerimizi alalım çünkü çözüm odaklı olmazsak sadece sorunun bir parçası oluruz. Bu yaşadıklarımızdan anladığımız hayatta ilimin ve bilimin ne kadar kıymetli olduğudur, çünkü böyle süreçlerde bize yol gösterir. Moralimizi bozmadan, kaygı ve korkularımızı bir kenara bırakarak sabırla bu mücadelemizi sürdürelim. Bu memleketin hepimize çok ihtiyacı var. Hastalarımızın tekrar sağlığına kavuşmasını, bu vakadan ölenlere de Allahtan rahmet sevenlerine başsağlığı diliyorum. Millet olarak bu badireyi de atlatacağımızın inancıyla, bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle sağlıklı günlerde kalın. Evde kalın.