Gerçekçi olmak ve gerçeklerle yüzleşmenin her zaman için insanı güçlendiren bir tarafı vardır.
Güçlenmek istiyorsanız gerçeklerden ve gerçekliğinizden kaçmayın.
Duygularınızı büyük ölçüde düşüncelerinizin yarattığını aklınızdan çıkarmayın.
Düşüncelerinizle duygularınızın arasındaki bağlantıyı görün.
Esas mesele burada.
Bu gerçekliği fark edince çoğu sorun gözüken kendiğinden zaten çözülüyor.
Yine en önemlisi olmazsa olmazı unutmayın!
Siz düşünce değilsiniz.
Düşünceniz değilsiniz.
Düşünce gerçekliğin evet bir boyutu, ancak hepsi değil.
Düşünceyi bırakın, düşünmeyi öğrenin.
Düşünceleriniz veya duygularınız olmak yerine onların ötesindeki farkındalık olun.
Mutluluk arayışı içine girmeyin çünkü onu ararsanız bulamazsınız.
Gerçekte ( kalıcı) olmayanı nasıl bulabilirsiniz ki?
Belki de mutluluk bizim isimlendirmelerimizden başka bir şey değildir.
Bir zevk hissidir ve biz onu ilelebet kılmak istiyoruz.
Bu da gerçekte olabilir bir şey değildir.
Mutluluk veyahut mutsuzluk hissi anlıktır.
Yaşanır ve giderler. Aynı şekilde tekrar edilemezler.
Masallardaki gibi.
Bir varmış bir yokmuş.
Biz onları hep bizim olacak şeyler kılmak için sahipleniriz.
İşte bu sahiplenmek ve korumak güdüsüdür bizi mutsuz kılan.
Mutluluğu aramamak yerine farkındalık bilinciyle hayatın doğallığında akış halinde kalırsak zaten gelirse gelir ki hayatın griliğinde güzelliklere odaklanınca zaten yanı başınızda olduğunu çok uzaklarda bir yerde olmadığını görürsünüz.
Gelince, fark edince de sahiplenmeyin.
Sahiplenince, elinizden gider kaygısıyla elinizdekinin farkında olmadığınız için yine mutsuz olursunuz.
Çünkü arayış mutluluğun antitezidir.
Ve mutluluk belki de arayışın bittiği yerdir.
Öyledir.
Etrafınıza dikkatlice bakın! Ve kendinize...
Neyi aradıysanız hep kaçmadı mı?
Evet.
Mutluluk hep kaçar ama içinde bulunduğunuz durumu kabul edip sahte hikâyeler üretmekten vazgeçerseniz gerçeklikle yüzleşirseniz mutsuzluktan kurtulmayı şu anda başlangıç itibariyle az da olsa mutlu olma hissini başarabilirsiniz.
Başlangıç itibariyle bile bu farkındalık çok şeydir.
Yok değilse en mutlu olduğunuz gününüzde dahi dikkat edin, neden mutlu olduğunuzu sorguladığınız an bu neşenin zevkin kalıcı olmadığını biraz sonra gitmesini düşününce hemen mutsuz olursunuz.
Mutluluğu yine ıskalarsınız.
Yaşanması gerekenleri anda yaşa ve bırak gitsinler.
Mutsuz olmaya mahkûm değiliz.
Unutmayın ki doğal olarak mevcut olan yaratılıştan gelen yaşama sevinci, mutluluk hissi, her insanda olduğu gibi sizde de var.
Üstünü örttük belki de yaşanmışlıklar sürecinde, üstünü örtmek zorunda kaldık.
Mutlu olmaktan korktuk.
Mutluluk hissi görünür olunca kınanmakla cezalandırıldık, mutsuz toplum tanrısı tarafından.
Ancak bütün bu kuşatılmışlığa rağmen bu yaşama sevinci içimizde derinliklerimizde gizli de olsa var.
Çocukluğunuzu hatırlayın, en olumsuz anda bile zihnini dağıtan güzelliğe odaklanan bir zihinle güzel oyunlar oynardık.
Öyle değil mi?
O halde mutsuzluk hissini bertaraf etmek için şimdi çocukluktaki güzel anılarına, duygularına git!
Motivasyon kaynağının yanına, hazinen hemen orada.
Meraklı öğrenmeye aç bilincini tekrar kuşan.
Yeniden değişime tabi tut kendini.
Yeniden ol!
Bırak başka düşünceleri kendi düş ‘ünle düş gör.
Çünkü bu hayat sana verildi.
Yaşamı, yaşamayı hissetmeden bu dünyadan gitme!
Evet, son tahlilde mutluluğun ve içsel huzurun yani gerçek mutluluk kaynağını örten şey mutsuzluktur, mutsuzluk hissidir.
Ve mutsuzluk hissi, güzelliklere yelken açma babında basamak olmaktan öte bir şey değildir.
Değil mi ki insan yaşamadan öğrenemeyen bir varlıktır.
Acılar, mutsuzluk hissi de böyledir.
Bize bir şeyler anlatmaya, öğretmeye çalışırlar.
Öğrenemezsek kafamıza vura vura tekrar tekrar aynı yerden acıyı yaşarız ta ki anlayıncaya kadar.
Ne çabuk öğrenirsek o kadar iyi ve rahat bir hayat yaşarız.
Öğrenmek için kalbini aç, farkındalık ol!
Kendini rahat bırak.
Zihnindeki ve aileden ve toplumdan gelen gereksiz faydasız işe yaramaz sana yük olan düşünceleri bir çocuk merakıyla sorgula.
İçlerinden mutlu edeni huzur vereni sağlıklı olanı al, gerisini nazikçe tarihin çöp sepetine geri iade et.
Gülümse yaşanmışlıkların içindeki bütün acılarına ve onları da anla ve affet.
Akışta kal ki geçmişin acıları; geleceğinin, aydınlık günlerin yol göstericisi, ışığı olsun.
Murat Ercan