MASKE, ELDİVEN, İLAÇ, AŞI..

    Sadece Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu değil aynı zamanda yereldeki yöneticilerin de sarf ettikleri üstün gayretten dolayı tebrik ederek söze başlamak istiyorum. Takdire şayan bir saha çalışması yürütülüyor.
    
    Bu konudaki tartışmaların ne kadar büyük olduğunu ve herkesin ne yapması gerektiği konusunda tereddütlü olduğunu bana gelen sorulardan biliyorum. Başta zorunlu halleri sıralayalım, ardından tercihe bağlı olanları, en son da olmaması gerekenleri sıralarız. Önerilerin hastane dışında olduğunu belirtmek isterim. 

    Maske takılması hasta dışında önerilmiyor. Zorunlu halleri hasta olmak, ve olası vaka olmak şeklinde sıralayabiliriz.  Hasta veya olası vaka ile birlikte zaman geçirmek zorunda olanlara ve çok sayıda insanla muhatap olmaktan dolayı hasta veya olası vaka ile temas ihtimali olanlara önerilebilir. Maskenin korunmaktan daha çok bulaştırmamak için kullanımı daha ön plandadır. Maske takanın sürekli maskeyi takıp çıkarması, maskeyi sağa sola çekiştirmesi demek elleri sürekli yüze götürmek demek. Hele bir de eller eldivenli ise işte o zaman kendimize virüs bulaştırma riskimizi kat kat artırmış oluyoruz. 

    Eldivenin toplumda kullanılması konusu ise çok daha tehlikeli. Sadece Covid-19’dan dolayı toplumda eldiven kullanmak, bırakın korunmayı riski katlayarak artırıyor. Eldiven takan elini koruduğunu sansa da eldivenin içinde terleyen elin cildi virüse bariyer olma özelliğini kaybedebiliyor. Yani daha eldiven giyen elini koruyamıyor. Ayrıca maske-eldiven giyen zırhını takmış savaşçı gibi ortalıkta müthiş bir özgüvenle dolaşıyor. Her yere girip çıkıyor, her yere dokunuyor vs. vs… Bir kere maskesini düzeltmek için elini yüzüne götürdüğünde elindeki bütün bulaşı yüzüne aktarmış oluyor. Nerede kaldı korunma? Hepsi çöp oldu. Bu eldivenli kahramanlar aynı zamanda tezgahta, kasada, kurye işlerinde çalışarak ne yapıyorlar? Hemen söyleyeyim gönüllü virüs taşıyıcısı rolünü üstlenmiş oluyorlar. Hele beni çok korkutan bir olay var ki.. O da yaşlılara servislerin eldivenlerle yapılması.. Gelecek olan ilk soruları hemen duyar gibiyim.. Ne yani, kendimizi korumayalım mı? Koruyun, tabi ki koruyalım, hep beraber korunalım. . Ama bilinçli olalım. Eldiveni sadece anlık işlerde takıp çıkaralım. Takmadan önce ve çıkardıktan sonra elimizi dezenfekte edelim.  Markette, fırında, evlerde servisleri sık sık dezenfekte edilmiş çıplak elle yapalım. Yaşlılara servis yaparken maske takabiliriz. O da onları korumak amaçlı.
    

    Hangi ilacı kullanalım? Hangi yemeği yiyelim? Hangi bitkiden çay yapalım? Vitamin desteği alalım mı? Bunların hepsinin cevabı aslında aynı. Gribe karşı ne yapıyorsak benzerini yapalım. Yani moda tabirle bağışıklığı hoplatmayalım. Vücudumuzu vitamin deposu yapmayalım. Sadece dengeli ve temiz beslenelim. Endüstriyel (katkı maddeli) yiyeceklerden ve içeceklerden kaçınmak faydalı olur. Taze sebze meyve tüketimini artırmak iyi olacaktır. Yani normal olmak, olabilmek en iyi tavsiye. Aktarlara hücum edelim mi? Tamamlayıcı tıp olarak geçerli olan yanı var. Fakat bu ürünlerin maksimum dozları (zarar vermeye başlayan miktar) bilinmediği için durumu abartmamak gerekir. Dikkatli tüketilmeliler. Korunmak için ilaç kullanma konusunda da hiçbir olumlu kanıt yok. Adı geçen ilaçların ciddi yan etkileri var. Hekim olarak en riskli grubuz, biz de kullanmıyoruz. Yarın bir kanıt çıkar, şunu kullanmak lazım denirse zaten bunu Bilim Kurulumuz ve Sağlık Bakanlığımız hemen yürürlüğe sokar. Aşı için de en az bir senelik çalışma gerekir. Erken buldum diyen ya şarlatandır, ya da bu aşıyı daha önceden yapmış deposunda bekletiyordur. Aşı ve ilaç mutlaka kanıtı gereken uygulamalardır. Bu konuda gözümüz kulağımız Sağlık Bakanlığı’nda olmalıdır. Bu konularda güvenilir Kurumumuz Sağlık Bakanlığı’mızdır. Hepinize sağlıklı günler dilerim. Umarım faydalı olur. evdekalın