Bilenleriniz biliyordur mutlaka, şehirlerin birçoğunda belediye başkanlarına tahsis edilmiş başkanlık konutları vardır. Bu konutlar belediye başkanları için inşa edilmiştir ve o konutlarda belediye başkanları ikamet ederler. Belediye başkanları isterlerse başkan için inşa edilmiş bu konutlarda belediye başkanlıkları süresince ikamet edebilirler.
Ankara’da da vardır böyle bir başkanlık konutu, hem de Kızılay’da, Kızılay’ın göbeğinde diyebileceğimiz bir mevkidedir bu konut. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locasının binasına da komşudur bu konut. Locanın pencerelerinden seslensen başkanlık konutunda ikamet edenlere sesinizi duyurabilirsiniz, o kadar yakın yani. Tabii sesinizin biraz gür olması lazım başkanlık konutuna ulaşabilmesi için. Çünkü başkanlık konutunun duvarları oldukça yüksektir ve o yükseklikteki bir duvardan sesinizi diğer tarafa aşırabilmeniz epey bir marifet gerektirebilir!
Maişetimi gazetecilikten temin ettiğim yıllarda Ankara’da böyle bir başkanlık konutu olduğunu bir ara parti başkanlığı da yapmış Murat Karayalçın’ın belediye başkanlığı döneminde öğrenmiştim. Doğalgazın Ankara’da yeni yeni yaygınlaştığı günler olmalı ki, başkanlık konutunun bahçesine Heykel civarından Görükle’ye kadar ulaşacak uzunlukta doğalgaz borusu döşediklerinin (!) kokusu burnumuza ulaşınca bir bakalım şu başkanlık konutunun bahçesi ne kadarmış diye bakmaya gidince gözlerimizle de görmüştük konutu ve konutun etrafını çeviren yüksek duvarları! Tamam, başkanlık konutu birkaç dönüm denebilecek büyüklükte bir bahçenin içine inşa edilmişti, ama bahçenin her santimine birkaç kat boru döşeseniz de “Heykel nire, Görükle nire!” demekten kendinizi alamazdınız! Yani sizin anlayacağınız bilmem kaç kilometre doğalgaz borusu döşendi diye fatura edilmişti, ama nerden baksanız, hatta abartsanız bile birkaç yüz metreden daha fazla boru döşeyemezsiniz o bahçeye ve binaya! Geri kalan ve faturaya yansıtılan borulara ne olduğu ise o günlerde Karayalçın ve ekibinin yolsuzluk hanesine kaydedildiği ortaya çıkmıştı! Haberde fikri takibin pek kolay olmadığı bir süreçten sonra mesele unutuldu gitti. Biz de bilmiyoruz fatura edilen o kadar doğalgaz borusunun parası Karayalçın veya ekibinden tahsil edilebildi mi, yoksa düyuna mı kaldı!
Bugünlerde Ankara kulislerinde yine bu başkanlık konutu ile ilgili bir dedikodudur aldı başını gidiyor! Bugünlerde dediğime bakmayın nereden baksanız Şubat ayı sonları ile Mart ayı başlarından bahsediyorum! Biliyorsunuz korona virüs dolayısıyla koskoca Türkiye neredeyse tümüyle karantina bölgesi hâline geldiği için kimsenin virüs ve salgın dışında ilgilendiği başka bir mesele kalmadı!
Ankara koridorlarında fısıldanan dedikodulara göre Melih Gökçek Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı iken bu başkanlık konutunu Osmanlı Spor isimli futbol kulübüne bilmem kaç yıllığına kiraya vermiş. Burası dedikodu değil, sahiden o bina Osmanlıspor’a kiraya verilmiş. Biliyorsunuz Osmanlıspor’un Başkanı da ne hikmetse Osman Gökçek çıkmasın mı! Osman Gökçek biliyorsunuz Melih Gökçek’in oğlu! Dedikodu kısmı bu noktadan sonra başlıyor işte!
Ankara koridorlarında biraz da yüksek sesle dile getirilen fısıltılara göre Osman Gökçek Osmanlıspor için kiralanan bu başkanlık konutuna kendisi taşınmış ve o binada ikamet ediyormuş! Doğru mudur değil midir biz bilemeyiz! Başkanlık konutunun bahçe duvarları da o kadar yüksek ki, binadan Osmanlı Spor mu yararlanıyor, yoksa Osman Gökçek mi görebilmek mümkün değil!
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı 31 Mart’taki seçimlerde Mansur Yavaş kazandı biliyorsunuz. Kızılay’daki bu başkanlık konutu ihtimal Mansur Başkan’a lazım oldu ki bina ile sorularına aldığı cevaplar üzerine kelimenin tüm anlamlarıyla apışıp kalmış! Bir şaşkınlık, bir şaşkınlık ki sormayın gitsin! Hele bir de önüne Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Osmanlıspor arasında yapılan kocaman bir sözleşme konmuş ki şaşkınlık bir kat daha artmış! Nasıl artmasın? Osmanlıspor (siz bunu Osman Gökçek olarak okuyun) sözleşmeden vazgeçmezse Mansur Başkan sözleşme tarihi bitinceye kadar başkan olarak kalsa bile başkanlık konutunu kullanabilmesine imkân ve ihtimal yok!
Ankara koridorlarındaki fısıltılara göre Mansur Başkan epeydir başkanlık konutunu Osmanlıspor’un değil, Osman Gökçek’in kullandığını tespit ettirmeye çalışıyormuş! Belki bu tespiti yaptırabilir, cürmü meşhut yapabilirse tek taraflı olarak sözleşmeyi feshedebilir ve bu başkanlık konutunun kullanımını tekrar belediye uhdesine alabilir. Kim bilir bakarsınız bu konuta kendisi bile taşınabilir!
Deva Partisi deva olamayacak galiba!
Osman Gökçek ile ilgili kulis bilgilerini aktarırken bir deyim kullandık hani, haberde fikri takip diye, işte onunla ilgili kısa bir kulis bilgisi daha aktaralım:
Biliyorsunuz Ali Babacan ve tayfası Deva Partisi diye bir partiyi nihayet kurmaya muvaffak oldular. Partinin lansmanının (bu kelimeyi kullanmayı sevmiyorum, ama hep bu kelime çıkıyor karşıma, oysa tanıtım dense yer yerinden mi oynar?) Ankara’da Bilkent Hotel’de yapıldığı gün Türkiye’de korona virüs vakasının ortaya çıktığı açıklaması yapıldı. O tanıtımda partinin Türkiye’nin dertlerine deva olacağı gümbür gümbür anlatılacakken araya korona girdi! Haberde fikri takip dediğimiz bununla ilgili değil ne yazık ki!
Ankara koridorlarında dile getirilen dedikodulardan bu sütunlarda daha önce epey malzeme aktardık bu partiyle ilgili. İşte haberde fikri takip dediğimiz bununla ilgili. Ankara koridorlarında dile getirilen fısıltılara göre bu parti tüm eğilimlere açık, geniş yelpazeli bir parti olacaktı. Bunu yapmak için Babacan epey de gayret harcamış. Bir-iki kesimden aldığı cevaplar ise partinin o kadar da geniş yelpazeli bir parti olmayacağını gösteriyor. İşte Ankara koridorlarında dile getirilen fısıltılar parti kurulmadan partiden ayrılan milliyetçi kesimin bir kanadıyla ilgili.
Babacan milliyetçi camianın ismi bizde mahfuz önemli bir ismiyle parti kurulmadan önce birlikte yola çıkmaları için uzunca bir görüşme yapmış. Görüşmede partinin ilkelerini, nasıl bir yol takip edeceklerini, ne türden politikalar izleyeceklerini anlatmış uzun uzun! Muhatabı dinlemiş dinlemesine de itiraz ettiği iki konudaki Babacan’ın kesin kararını görünce “Kusura bakmayın bu iki mesele konusunda ben sizinle değil, hiç kimse ile yola çıkmam” cevabını vermiş ve ayrılmış!
O iki mesele hangileri mi? Şunlar efendim:
- Kürtçe ilkokuldan itibaren eğitim dili olacak.
- AİHM kararları doğrultusunda Alevilerle ilgili düzenleme yapılacak.
Birinci madde şu anki kanunlar çerçevesinde bir siyasi partinin kapatılma gerekçesi!
İkinci madde ise bundan daha tehlikeli bir madde. Mevcut kanunlar çerçevesinde herhangi bir yaptırımı yok, ama Türkiye’de yeni bir dinin kurulmasını gerekli kılıyor! Bu ne demek? Şu demek: Biliyorsunuz AİHM “Aleviliğin bir mezhep, bir tarikat, bir yorum tarzı olarak kabul edilmesini değil, Aleviliğin İslâm dışında bir Din olarak kabul edilmesi gerektiği” hususunda yıllardır baskı yapıyor Türkiye’ye. Ve bunun finans kısmı ile lojistik desteğini ise Alman İstihbarat Örgütü BND yapıyor.
Sizin anlayacağınız Ali Babacan ve Deva partisi bu iki maddede direttikleri müddetçe sağduyu sahibi kesimler ve milliyetçilerin bir kanadını asla yanında tutamayacak. İsmi bizde mahfuz bu çok önemli isim de zaten bu iki madde dolayısıyla kendileriyle asla yol yürüyemeyeceğini söyleyerek ayrılmış Babacan’ın yanından.