Ekonomi sadece ekonomi değildir diyoruz hep. Barış Pınarı Harekatı’yla başlayan ve o bölgede ABD tarafından kurulması planlanan Türkiye, Suriye ve Irak boyunca uzanacak yeni bir devlet modelinin ülkemizin menfaatine olmayacağı konusunda her yurttaş gibi hem fikir olmalıyız. Operasyon konusundaki haklılığımıza söylenecek hiçbir şey olamaz. Tabi konumuz ekonomi olunca bunun bizim piyasalardaki yansımaları da kaçınılmaz oldu.
Trump'un tweetiyle başlayan süreç, ardından ABD Hazine bakanının Türkiye ekonomisini mahvedeceğiz açıklamaları o günlerde TL varlıklarına değer kaybettirmeye başladı. ABD'nin yaptırım uygulayacağını açıklamasıyla Halkbankası davasının tekrar ısıtılması ve Borsa İstanbul’un Halkbank ve diğer 6 banka hissesine geçici olarak açığa satış yasağı getirmek zorunda kalması, hatta yaptırım kelimesinden sonra Volkswagen firmasının Türkiye’ye yapılacak yatırımının ne kadar olacağını ve planının erteleneceği haberleriyle sıkıntılı süreçlerden geçtik. Ardından gelen açıklamalar ve yapılan ateşkes ile dövizde ve TL varlıklarında tekrar toparlanmalar görüldü. Konumuz ekonomi de olsa devletin birinci görevi güvenlik olduğu için bu tarz konularda ekonomi gündemi, ikinci planda kalıyor.
Dünya'nın 1945 yılından beri kabul etmiş olduğu ekonomik anlamda ABD hegemonyası ve doların dünya ticaretindeki yeri ekonomiyi yorumlarken ister istemez kulak verdiğimiz yerler oluyor.
Geçen haftalarda Amerikan Merkez Bankası Başkanı bilanço büyümesine gidileceğini açıkladı yani bir nevi piyasaya para basılacağının sinyalini verdi. Avrupa Merkez Bankası başkanı da 20 milyar euro ortalama para basılacağını geçen ay söylemişti. Tabi bu açıklamalarla ilk akla gelen doların dünya üzerinde değer kaybedeceği yani Türk Lirasının bu gelişmelerle değerleneceğini düşündürebiliyor ancak; doların dünyada rezerv para olması ve faiz indirimlerinin dünyadaki endişeyi yok edememesinden dünyada hala dolara talep sürüyor. Suriye’deki durumumuz ve Amerika ile ilgili diplomasimiz ve belirsizlik ortamı dünyada devam etikçe FED bilanço büyümesi yapacak da olsa ülkemizde dolar düşmüyor. Yine de volatilitenin oynak olmaması şu durumda bizim için önemli.
Gelelim yurtiçindeki gündemimize…
Türkiye Bankalar Birliği büyük ölçekli firmaların 25 milyon ve üzeri borçlarını yapılandıracağını açıkladı.2018 yılında başlayan bozulmayla reel sektörün borçlarını karşılama da güçlükler yaşaması enerjiye ve diğer kalemlere gelen zamlar ve döviz kurlarının istenilen düzeyde olmaması düşük karla satış, talebin zayıflığı gibi etkenler reel sektörü zorlarken bu büyük ölçekli firmaları bir nebze rahatlatacak bir gelişme oldu.
Gelen istihdam verileri de bu durumu özetliyor aslında…İşsizliğin arttığı bir ortamda talep zayıflığı kaçınılmaz olur. Bu da şirketteki karlılık krizine ve geniş açıdan bakıldığında büyüme krizine yol açan faktörler olarak karşımıza çıkar.
Küçük ve orta ölçekli firmalar içinde hatta hane halklarını ilgilendiren bir diğer gelişme bankalar tahsili gecikmiş alacaklarla ilgili de yapılandırma hazırlığında. Bununla ilgili tam net bir şey ortaya çıkmış olmasa da batık kredi oranlarının düşürülmesi ve bu kredilerin bir şekilde yüzdürülmesi hedefleniyor. Bunların yanında gelen işsizlik verileriyle birlikte yeni bir istihdam paketinin de çalışmalarına başlandı. Yeni teşvik ve uygulamalarla birlikte reel sektörün icralık ve sıkıntılı durumlarını ortadan kaldırılıp, istihdam paketini de ekleyerek tekrar ekonomiye ivme kazandırılması ve reel sektöre nefes aldırılması amaçlanıyor.
Tabi bunlarla birlikte ;
Gözümüz kulağımız 24 Ekimdeki Para Politikası Toplantıs’ındaki faiz kararı olacak. Yılsonuna kadar faiz indirimine gidileceği konusunda tahminim aynı şekilde devam etmekte. Bankaların yapılandırmaya gitmeleri, bilançolarda temizlik yapılmasının hedeflenmesi ve ekonomi yönetiminin vereceği kararlar doğrultusunda TCMM’nin 130-150 baz puan arasında faiz indirimi yapacağını düşünmekteyim.
Fonlama maliyetlerinin düşürülmesi gecikmiş olan her şeyin yeniden yapılandırılıp temizlenmesi gerektiği için bu oranlardan daha düşük bir faizle bunu sağlamak isabet olacaktır. Ancak bunun su istimal edilmemesi şartıyla..
Ama başlığımızdaki gibi dünyadaki Politik Ekonomi nelere müsaade edecek bunları tahmin etmek güç! Bunları büyük ve emsalsiz bilgeliği olduğunu iddia eden bir çılgın Trump acaba yarın ne tweet atar? Halkbank davası ne olur? Yaptırım olur mu olmaz mı? Dış politikada her şey istediğimiz gibi olur mu olmaz mı? Ekonomi de, yaşam gibi sürekli dinamik ve sürekli değişkenlik gösteriyor. O yüzden ekonomiyle ilgili bugün söylenenler ya da daha önceden tahmin edilen ne varsa sonrasında yorum farklılıklarına yol açabiliyor. Dış politikanın bu kadar yoğun olduğu ve dünyanın gözünün Türkiye’de olduğu şu dönemlerde yaşanan her gelişme; döviz kurlarını, faiz oranlarını, enflasyon rakamlarını kısacası ekonominin tüm faktörlerini doğrudan etkiliyor. Yazımı noktalamadan önce Barış Pınarı Harekatı’nda şehit düşen askerlerimizin ruhları şad olsun. Ülkemizin diplomasi de, ordumuzun tüm harekâtlarda muzaffer olmasını ve sınırda bulunan askerlerimizin sağ salim ailelerine kavuşmalarını temenni ediyorum.