SAVAŞ MI? KATLİAM MI? GAZZE'DE YAŞANAN NE?

   Öteden beri savaşın tanımı yapılagelir. Çokça yapılmış olsa da savaş olgusu iki  devlet veya ulus, ya da aynı ülkedeki rakip siyasal güçler arasında gerçekleşen, açık ve ilan edilmiş silahlı çatışmaları kapsar. Dünyada tüm ülkeler savaşı ortadan kaldırmaya  çalışırken, diğer yandan savaşta kuralları diye kavram oluşturmaya çalışmışlardır. Bu kuralların uluslararası düzeni koruması amaçlanmıştır. Savaş kavramı tamamen bitirilemediği için, neden olduğu zararların bu şekilde en aza indirilmesi amaçlanmıştır.
    Milletler bir araya gelerek pek çok savaş kuralı oluşturmuş. Tarih ve anlaşmaları içeren bu paragrafı okumadan atlayabilirsiniz. 22 Ağustos 1868 tarihli Saint-Petersburg Sözleşmesi’nde savaşın yöntem ve amaçları ilk defa kaleme alınmış. Patlayıcı ve yangın çıkarıcı madde kullanımı aynı yer  ve senede 11 Arılık'ta yasaklanmış. Tarafsızların yükümlülükleri 7 Mayıs 1871 tarihli Washington Sözleşmesi ile kural altına alınmış. Kara savaş kurallarını 29 Temmuz 1899, 10 ve 18 Ekim 1907, 14 Mayıs 1954 tarihli La Haye Sözleşmeleri kaleme alınmıştır. 6 Şubat 1922 tarihli Washington Sözleşmesi zararlı gazların kullanılmasının yasaklanmıştır. 12 Ağustos 1949, 8 Haziran 1977, 10 Ekim 1980 tarihli Cenevre Sözleşmeleri, 16 Kasım 1995 tarihinde Londra’da imzalanan UNESCO Sözleşmesi, 14 Mayıs 1954 tarihli Silahlı Çatışmalarda Kültür Varlıklarının korunması Sözleşmesi’ne ek 26 Mart 1999 tarihli II no’lu Protokol. Esasen  Milletler Cemiyeti Genel Kurulu, 24 Eylül 1927’de savaşı tamamen yasaklamış. Sadece meşru savunma ve diğer bazı şartlarda savaş meşru kabul edilmiş.
Saymakla bitmeyen bu antlaşmalar genellikle sivilleri yani kadın, çocuk ve yaşlıları koruma altına alan, hastane, dini mekanlar, kültürel varlıklar vs. gibi savaşın dışında kalması gereken insan ve yapıları korumayı amaçlar. Birleşmiş Milletler mükerrer toplantılarında bu değerlerin kesinlikle korunmasını, korunmadığı zamanda savaş suçu, insanlık suçu işlenmiş olacağını açıkça belirtir. Savaşın da bir hukuku olduğunu, önüne gelen her yapıyı yıkamayacağınızı, her insanı sakat bırakıp öldüremeyeceğini anlatır. 
Filistin’de bu kadar olup biteni gözlemlediğimizde sivil kayıp var mı? Var. Çocuklar öldürülüyor mu? Evet. Kadınlar ve yaşlılar ayırt edilmeden öldürülüyor mu? Bu da var. Hastalar, hastaneler bombalanıyor mu? Canlı yayınlarla şahidiz. Camiler, Kiliseler, Hastaneler, enerji kaynakları, insani yardım kuruluşları ayırt edilmeksizin tüm binalar bombalanıp yıkılıyor mu? EVET..
Şimdi buna nasıl Savaş diyeceğiz? 360 kilometrekareye sıkışan 2,3 milyon insanın üzerine bina ve insan ayırt edilmeksizin yağdırılan bombaları nasıl tanımlayacağız? 40 gün oldu. Kırk gündür bu insanların üzerine bomba yağıyor. Yerleşim yerleri dümdüz ediliyor. İnsanlar yer değiştirmeye zorlanıyor. Canları pahasına... Ne için? israil devletinin yeni yerleşim alanları açması, genişlemesi için. Bu devletin yaptıkları Savaş hukuku kurallarının hangisinde var? Hiçbir savaş hukukunda bebek öldürmek yok, kadın-yaşlı öldürmek yok. Bir diz halinde yerleşim yerlerini yok etmek yok. O zaman bu eylemi nasıl tanımlamak gerekir? Terör eylemi, savaş suçu, insanlık suçu. Top yekûn insan temizliği, katliam, soykırım. Hepsi var. Doğru mu? Var mı eksiği? Tamamı İsrail'in yaptıkları belli. Peki diğer devletlerin takındığı tavra ne demeli? Bizim yaptıklarımız neden sınırlı kalıyor? Evet diğer devletler insanlık suçuna ortak olmak için var güçleri ile çabalıyorlar. Bizi de sınırlayan milli birliğimiz ve gücümüz. Birlik olup güçlendikçe mazlumların beklediği ülke ve millet olarak milletler sahnesinde daha etkin olabileceğiz.