TÜRK LİRASI DAHA NE KADAR DEĞER KAYBEDECEK ?


IMF ve Dünya Bankasının Washington’da yapılan yıllık toplantısında; ekim ayında yayımlanan IMF Mali Görünüm Raporu, Covid-19 salgını sırasında ve sonrasında maliye politikalarının nasıl düzenleneceği ile ilgili öngörüleri ve tavsiyeleri içeren bir rapor sunuldu.

Dünya Bankası baş ekonomisti, politika yapıcılara korkusuzca borçlanın harcayın tavsiyesinde bulundu.  Daha genel perspektiften bakacak olursak; 2008 krizinden beri dünyada sorgulanan bu uluslararası teknokratik kurumların, kriz sonrasında uyguladıkları ekonomi politikalarında aslında işe yaramayan ve krizi getiren politikaların aynısını krizden sonra da uyguladıklarını ve yıllardır çözüm getiremediklerini görüyoruz.

BORÇLAR SARMALI DÜNYANIN KADERİ OLDU

1970’lerden beri uygulanan enflasyonla mücadele programları enflasyonu ortadan kaldırsa da; ücretlerin anlamlı olarak artmaması, gelir adaletsizlikleri  ve yeterli derecede ekonomik büyümelerin sağlanamaması gibi etkenleri ortaya çıkarmış, bu programlarla deflasyon meydana gelmiştir. Sonuç olarak hoyratça harcama ve tüketme, karşılıksız para basma ve katlanarak artan borçlar sarmalı, dünya ekonomilerinin kaderinin bütününü oluşturuyor.

EKONOMİDE TOPARLANMA VERİLERİ SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL

Ülkemizde ekim ayında ilk olarak sanayi verileri açıklandı. Son dönemde bir önceki döneme göre %11,4 olarak bir artış gösterdi. Marttan eylüle kadar negatif faiz politikası, BBDK’nın aktif rasyo politikası ile kredi genişlemesi ve yurtdışı takas işlemlerinin sınırlandırıldığı, Merkez Bankası’nın rezervlerini kullanarak bir dönem için kuru belli bir noktada tutabildiği dönemlerde izlenen bu politikalarla bu artışın verilere yansıması gayet normal. Son 3 yılda sanayi üretiminin artmadığı ortada. Bu büyüme istihdam sorununu ortadan kaldıran, ekonomik büyümeye katkıda bulunan bir oran olmadığı ayrıca pandeminin 2.dalgasının birçok ülkede baş gösterdiği bir dönemde Türkiye 4. çeyrekte yüksek bir büyüme oranıyla ya da sınırlı bir büyümeyle 2020 yılını kapatabilir. Kısacası pandemi kaynaklı çöküş nedeniyle bizde ve diğer ülkelerde ekonomik toparlanmanın sağlam ve sürdürülebilir bir toparlanma görüntüsü vermediğini görüyoruz.

MERKEZ BANKAMIZ HATA MI YAPTI ?

Merkez Bankası’nın 22 ekimde aldığı kararla politika faizini değiştirmemesinin etkilerini döviz kurlarında görüyoruz. Şöyle ki Merkez Bankası piyasaların 200 baz puan faiz artışının beklendiği bir ortamda faizleri sabit tutmasıyla, politika faizini piyasa faizine yaklaştırmayarak bana göre maalesef kredibilitesini de yitirmiş oldu. Buradaki eleştiri sadece piyasadan iletişimini koparmadan ve en azından piyasa faizine yaklaşılacak bir faiz artışının olması gerekiyordu. Merkez Bankamız hem faizi hem dövizi hem de kambiyo rejimini kontrol etmeye çalışıyor. Ancak sonuç olarak bu üç şeyin aynı anda kontrol edilemeyeceği ortada. Önümüzdeki ay Para Politikasının ara toplantıyla faiz artırımına gidebileceğini düşünüyorum. Eğer politika faizi doğru orana çekilmez ise bir yerden sonra yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından değersiz bir hale gelir, fonlama maliyetleri ve geç likitide oranları gibi oranlar takip edilir ve politika faizinin hiçbir önemi kalmaz. Faiz; sadece döviz kurunu düşürmek için kullanılan bir araç değildir zaten teknik olarak böyle bir garanti de verilemez.

ALTIN VE DOLAR KURUNDAKİ ARTIŞ NE KADAR DEVAM EDECEK ?

Her şeyden önce ülkemizde siyasi gerilimler NATO’yla yaşadığımız S-400 krizi, Azerbaycan-Ermenistan Savaşı, Doğu Akdeniz meselesi… Nerden bakarsanız bakın hep sorun. Jeopolitik risklerimizin yanında birde ekonomik kırılganlığımız devam ettiği sürece dövizde altında trend hep yukarıya doğru gidebilir. 10 haftadır Türk Lirası, ABD Doları karşısında değer kaybediyor. Böyle bir dönemde ekonomi yönetiminin söylemlerini eyleme dönüştürmesini, Merkez Bankası’nın irade koyması gerektiği ve kararların daha doğru alınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu tip yanlış kararlar risklerin çok yoğun olduğu bir ortamda yatırımcıları endişelendiriyor ve paniğe neden oluyor. Artık ekonomi yönetiminin para politikasında değişikliğe gitmesi gerektiği ve bu paketlerle problemlerin çözülemediği çok açık.

GÖZLER ABD’DE

Sadece ekonomik olarak problemlerden kaçmak yerine çözmemiz gerektiği, eğer reformlar yapılmaz piyasalar sakinleştirilemez ise bu ekonomik örüntülerden kurtulamayacağımız apaçık ortada. Şu anda piyasada mal arzının zorlaştığı, fiyat istikrarın bozulduğu, fiyatlamanın yapılamadığı ve enflasyon beklentilerinin yükseldiği sancılı  bir sürecin içindeyiz. Diğer yandan hem ülkemizi hem de dünyayı ilgilendiren 3 Kasım’daki ABD’deki başkanlık seçimleri… Gözümüz kulağımız o seçimde ve seçimden sonra olacaklarda…

Cumhuriyetimizin ilanının yeni yılında Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyor, Cumhuriyet Bayramımızı en içten dileklerimle kutluyorum.

Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle…