VAKALARIN YÜZDE 10’UNU ONLAR OLUŞTURUYOR!

Hekimlerin hayatı sizin için ne kadar önemli ?

Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu hocamız.. İlk kaybettiğimiz hekim, sağlık çalışanı. Evet Covid-19 hastalığı sebebi ile başvuran bir hastasını tedavi etmeye çalışırken hastalığın bulaştığı ve bu sebeple ölen doktorumuz. Öyle düğünde, sahilde, konserde değil… Hastanede ve hastasından bulaşan virüs nedeniyle… İsmi bir hastaneye verildi. Diğer doktorun ismi sağlık ocağına… Yeter mi tesislerin sayısı kaybettiğimiz hayatlara?

Sadece Onlar mı? Elbettte hayır. Günlük açıklanan koronavirüs rakamlarının %10’u biziz. Sayıdan ibaret değil hayatlar deniyor ya… İşte o misal. Yoğun bakımlarda, acillerde, servislerde çalışıyoruz.  Özellikle yoğun bakımlarda çalışanlar çocuklarımızdan ayrı kalıyor, anne-babasını ziyaret edemiyor. Kaç haftadır? Kaç aydır? Bu süreçte hangi meslek bu kadar çalıştı? Evlere hapis olunduğunda kimler sokakta idi?

Çember daralıyor ve yakınlarımızı bir bir salgın hastalığın pençesine bırakıyoruz. Ölenlerimiz de var. Herkes duyuyor değil mi? Ve sizleri iyileştirmeye çalışırken bizim yaşadığımız kayıplar… Yitip giden hayatlar, umutlar…

Altı aydan uzun süredir kendinizi maskelerle, tulumlarla çalışırken hayal etsenize!.. Nefessiz kalıyorsunuz, sıcak basıyor, sürekli terliyorsunuz. Ama kurtarmanız gereken hayatlar var. Geri adım atmadan saatlerce işkence gibi durumlara katlanıyorsunuz. Hastalık bulaşma endişesi de cabası... Yüzünüzde izler, terden sırılsıklam olmuş giysiler... Akılda çocuklar, anne-babayla kim ilgilenecek endişesi… Nereye kadar?

Tükenmekte bu insanlar; doktoruyla, hemşiresiyle, teknisyeniyle, çalışan tüm personel ile ... Yol ayrımındalar. Kimileri istifa ediyor, hazırda iş var veya yok. Gelecek göremiyorlar hayatlarında. Çoluğum çocuğum var deyip kaç yıllık meslek hayatlarını sonlandırıyorlar.

Hiç falan hastanede koronavirüs hastası ile ilgilenilmediğini duydunuz mu?  Hastaneye kabul edilmediklerini? Yoğunluk ne kadar artsa, çalışma şartları ne kadar ağırlaşsa geri adım atmıyorlar. Hiç bir mekanda ve şartta hastalara bakmaktan geri kalmıyorlar… Yaptıkları iş maddiyatla ölçülür mü? Evde oturan memur ile hayatını ortaya koyan memur karşılaştırılabilir mi?

Peki üç gün alkışlanmakla alınıyor mu gönüller? Ben size söyleyeyim alınmıyor. Kırgın ve üzgünler. ‘’Ama yapacaklar, görevleri onların’’ diyen çok. E yapıyorlar zaten. İstedikleri biraz empati, biraz saygı.

Peki ne mi yapmalı? Tedbirlerden asla taviz vermemek lazım. Ne başkasından bize bulaşsın, ne de bizden başkasına. Hasta iseniz, şüpheli temasınız varsa özellikle girmeyin kalabalıklara. Zaten girmeyin de…

Tedbir almadığımız için, düğün-nişan kovaladığımız için hastalığı sağa sola bulaştırıyoruz. Düşünsenize düğünde hastalığı birilerine bulaştırıyorsunuz, onlar başkalarına. Sonra düğünle hiç alakası olmayan insanlar ölüyor. Bazıları hasta oldukları halde, hasta olduklarını bildiği halde giriyor kalabalıklara… Cinayete tam teşebbüs. Bence kul hakkı.

Biz bu durumları gördükçe hayatlarımızın hiçe sayıldığını hissediyoruz. Biz savaşıyoruz ancak vurdumduymazlık tüketiyor bizi. Belli ki sadece bizim savaşmamızla bitmeyecek bu salgın. Topyekün cephede olmamız lazım. Tamam, ön saflarda zaten biz varız. Hayatını ortaya koyan biziz. Olsun biz buna razıyız. Ama sizleri de arkamızda görmek istiyoruz bu savaşta. Karşımızda değil...