VAZGEÇMEK!

Bazen hayatımızda, beklenmedik bir şekilde karşımıza çıkan zorluklar veya değişimlerle karşılaşırız. Bu zamanlarda, "vazgeçmek" bazen en doğru seçim olabilir. “vazgeçmek” sadece bir yenilgi ifadesi değil, aynı zamanda yeni başlangıçların kapısını aralamak için cesur bir adımdır.

Her şeyden önce, vazgeçmek, kendi içimizde derin bir içsel sorgulamayı gerektirir. Bu, genellikle duygusal bir yolculukla birlikte gelir ve kendimizi sorgulamamıza, değerlerimizi gözden geçirmemize ve hayatımızın yönünü yeniden değerlendirmemize neden olur.

Bu süreçte, genellikle kendimize şu soruları sorarız:

Gerçekten ne istiyorum?

Mutluluk ve tatmin için neye ihtiyacım var?

Ve en önemlisi, kendi iyiliğim için hangi adımları atmam gerekiyor?

Vazgeçmek aynı zamanda bir öğrenme fırsatıdır. Hayatın zorluklarıyla karşılaştığımızda, kendi sınırlarımızı ve güçlü yanlarımızı daha iyi anlama şansı elde ederiz. Belki de başarısızlık veya hüsran, bizi daha güçlü kılan ve bizi daha iyi bir yöne yönlendiren önemli dersler sunar. Bu durumda, vazgeçmek, yeniden tanımlama ve yeniden yapılanma fırsatı sunar. Yazar Guy Finley konuya farklı bir bakış açısı sergiler;

“Bir yerden ayrılmaktan korkma, oraya bağlı kalmaktan kork, alışkanlıklarından kork. Hep aynı kalmaktan kork.”

Aynı zamanda vazgeçmek, kendi sağlığımıza ve refahımıza değer vermenin bir ifadesidir. Bazen bir ilişkiyi, bir kariyeri veya bir hedefi bırakmak, içsel huzur ve dengeyi yeniden kazanmanın bir yoludur. Bu, kendi ihtiyaçlarımıza saygı duymanın ve kendimizi korumanın bir yolu olabilir. Psikolojik olarak, bazen vazgeçmek, mesleki tükenmişlik veya duygusal bunalım riskini azaltmanın bir yolu olabilir.

Sonuç olarak, vazgeçmek, hayatın dönüm noktalarında yeni başlangıçlar yapmanın ve kişisel gelişimimizi sürdürmenin bir yolu olabilir. Bu, cesur bir adım gerektirir ve genellikle içsel bir mücadele ile gelir, kendi mutluluğumuz ve sağlığımız için önemli bir adımdır ve bizi daha tatmin edici bir yaşamın kapılarına doğru yönlendirebilir.

Yazımızı Can Yücel ile noktalayalım;

Zamanı Geldiğinde Vazgeçmeyi Bildim O Kadar

Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim....
Ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadım.
Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım.
Asla keşkelerim olmadı.
Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım.
Karşıma bazen gerçek yüzler, bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım.
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim.
Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.
Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim.
Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım.
Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim.
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim.
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar. Belki de içten içe sinsice güldüler.
Ama asıl unuttukları şuydu. Ben aldanmadım.
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için...
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için...
Oysa ben hiç insan kaybetmedim.
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar.