Yaşanılan zulüm altın çağında

Bakara Suresinin 11. Ayetinde hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler. Ayetinin muhataplarının yine dünyayı zulümleri ile inlettiği bir dönemi yaşıyoruz.
      Her gün dünyanın bir köşesinden zalimin zulmü ile inlemeyen bir yeri görmeden günü bitirmiyoruz. Tüm imkânlar ile dünyaya ve bilhassa müslümanlara tattırılan zulüm altın çağını yaşıyor.


      Neydi zulüm diye sorduğumda kendime, insan ve doğa fıtratına zararlı olan ve sonuçları ile insanı tüm güzelliklerden mahrum bırakan her şey, her iş, her eylem zulümdür diyorum. Zulme karşı ortak haykırışa destek olma adına dokunmak istiyorum sizlere; Arakan’a, Myanmar’a, Gazze’ye, Filistin’e, Doğu Türkistan’a yapılan zulümlere dur demek istiyorum. Para ile ekonomi ile insanlara yapılan zulümlere dur demek istiyorum. Çocuklara, kadınlara, yaşlılara ve hayvanlara yapılan zulümlere dur demek istiyorum. Durdurmaya gücümün yetmeyeceğini bilsem de haykırmak istiyorum zulmü duyurmak adına… İnsanlık adına…


Gür sesler azaldıkça zulmün artacağına, gür seslerin arttıkça zulmün azalacağına inanıyorum.

Seslerin gür çıkması derken Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Birlemiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmaya ve tüm zulümlerin dünyanın yüzüne haykırışına değinmeden tarihi anlara şahitlik ettiğimiz o anları geçemeyeceğim.



BM 74. Genel Kurulu, genel görüşmeleri açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ne demişti?
Dünyada adaletsizliğin en çok yaşandığı yerlerden birisinin, İsrail işgali altındaki Filistin toprakları olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetmişti:

"Daha birkaç gün önce sokaktaki masum bir Filistinli kadının İsrail güvenlik güçleri tarafından alçakça öldürüldüğü görüntüler bile vicdanları harekete geçiremiyorsa artık sözün bittiği yerdeyiz demektir. Ben merak ediyorum bu İsrail neresidir, acaba bu İsrail'in toprakları nereleri kapsıyor, 1947'de İsrail neresiydi, bunun ardından acaba 1949, 1967'de İsrail neresiydi ve şu anda İsrail neresi?"

Bölgeye ilişkin haritaları göstererek sözlerini şöyle sürdürmüştü:

"Sene 1947, neredeyse burada İsrail yok gibi, tamamı Filistin... Sene 1947 paylaşım planı var ve Filistin küçülüyor, İsrail büyüyor. Geliyorum 1967'ye, 1949'la birlikte İsrail büyüyor, Filistin küçülüyor. Geliyorum bugüne, güncel durum şu an artık adeta Filistin yok, neredeyse tamamına yakını İsrail. İsrail doyuyor mu, hayır doymuyor. İsrail şimdi de kalanını almanın gayreti içerisinde. Peki, Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin, Birlemiş Milletler’in İsrail ile almış olduğu bunca karar var, bu kararlar uygulamaya geçiyor mu, hayır geçmiyor. Peki, o zaman Birlemiş Milletler ne işe yarıyor. O zaman bu çatının altında bizler, aldığımız kararlarla tesirli olamıyorsak adalet nerede temerküz edecek? İşte sıkıntımız burada."

Erdoğan, mevcut İsrail yönetiminin, bu cinayetlerinin yanı sıra Gazze'deki insanlık dışı abluka, yasa dışı yerleşim faaliyetleri, Kudüs'ün tarihi ve hukuki statüsüne yönelik saldırılar gibi eylemleriyle de uluslararası hukukun ötesinde insanlığın tüm değerlerini ayaklar altına aldığını söylemişti.

O gün sadece İsrail’in zulmüne değil tüm mazlumlara yapılan zulme değindi dünyanın dört bir yanında zulme uğrayan mazlumların sesi oldu.

Meselede bu değil mi zaten, mazlumun sesi olmak mazlumun yanında olmak.

Kaçımız bu sese ortak olduk? Muhalifte olsak, karşıda olsak beğensek de beğenmesek de kaçımız sırf mazlumların sesi oldu diye destek olduk sırf dünya beşten büyüktür dedi diye.
Hiçbir şey olmasa da bile ülkemizin temsiliyet noktasında zirve yaptığı bu konuşmada kaçımızın göğsü kabardı. Ya da sustuk mu? Zalimin yanında mı yer aldık yoksa vicdanlarımızı mı kaybettik?
Bugün ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ edası ile yaşayan bizler, mazlum durumuna düştüğümüzde mi haykıracağız dünyaya, o zaman haykırsak da gerçi ne fayda.
Gün zalime ve zulme dur deme, bir olma birlik olma günü, gün dik duranların ardında safları sıklaştırma günü ve yine gün zalime korku, mazluma umut olma günü. Ümmete karşı kendini sorumlu hissetmeyen şimdilik keyfine baksın.
İçinde biraz ümit olan kardeşlerimde ümitlerini yitirmesinler.
“Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."(Saff, 61/8)