Yeni bir parti mi kuruluyor?

Ankara Kulisi - Galip Binbir

Burada Ankara koridorlarında dile getirilen bazı meseleleri pek de ayrıntıya girmeden sizlere aktarmaya çalışıyoruz. Ayrıntıya girmeden derken kastımız kim ne demiş, kim neyi nasıl değerlendirmiş gibi meseleleri ele alırken isim ve mekânlardan bahsetmekten uzak duruşumuzu söylüyoruz. Yoksa meselenin ayrıntısını dile getirmeden nelerin olduğunu anlatmak, olanları yazan olarak bizim için oldukça zor!

Birkaç defa yeni kurulacak partilerle ilgili Ankara koridorlarında dile getirilenleri ve bu dile getirilenler hakkındaki kanaatlerimizi buradan sizlerle paylaştık. Ali Babacan, Abdullah Gül’ün manevî başkanlığında bir parti kurmanın hazırlıklarını epey ilerletti. Bu arada bu partinin önemli isimleri arasında yer alacak iki isimden de bahsedip geçelim: Beşir Atalay, Haşim Kılıç.

Haşim Kılıç biliyorsunuz Sayıştay denetçiliğinden Anayasa Mahkemesi üyeliğine (AK Parti hükümetleri döneminde oldu bu), ardından da Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na getirildi. Şimdi Ali Babacan’ın kuracağı partinin önemli isimlerinden biri olacağı konuşuluyor Ankara koridorlarında.

Beşir Atalay’ı söylemeye bile gerek yok! Akademisyendi. Refahyol Hükümeti döneminde çok ciddi biçimde büyüyen YİMPAŞ’ın kurduğu şirketin başına geldi. YİMPAŞ’ın kurduğu şirketin ismi ANAR’dı. ANAR bir kamuoyu araştırma şirketi olarak kurulmuş ve kurulmasının ardından bu şirketin başına getirilmişti Atalay. Aslında kurucusu diyebiliriz bu şirketin. Öncesinde Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğü var, unutmuş değiliz. Sonrasını muhtemelen hatırlıyorsunuz: AK Parti hükümetleri döneminde, İçişleri Bakanlığı da dâhil bakanlık yaptı. Atalay’ı şunun için andık: Fehmi Koru, Beşir Atalay’a direktörlük mü desek, akıl hocalığı mı desek, danışmanlık mı desek bilemediğimiz şey neyse işte onu yapıyor! Fehmi Koru’nun Atalay’ı, Atalay’ın Ali Babacan’ı nasıl etkilediğini ise parti kurulup takke önümüze düştüğünde göreceğiz! Fehmi Koru biliyorsunuz aynı zamanda Abdullah Gül’ün de çok eski bir dostu. Hatta İngiltere’den başlayan arkadaşlıkları var. Ve bu arkadaşlık sadece arkadaşlık adı altında değerlendirilemeyecek kadar farklı boyutlar içeriyor!

Diyelim ve Babacan’ın kuracağı parti faslını bitirelim.

AHMET DAVUTOĞLU’DA PARTİ KURUYOR

Yine biliyorsunuz Ahmet Davutoğlu da yeni bir parti kuruyor. Davutoğlu, Abdullah Gül’ün bir türlü cesaret edemeyip ortaya çıkamamasından cesaret alarak “Onlar karar verip de parti kuruncaya kadar, ben Üsküdar’ı geçerim” kanaatiyle yürütüyor parti çalışmalarını! Ankara koridorlarında dile getirilenlere göre AK Parti’de görev yapan 30 civarında il başkanı Davutoğlu’nun kuracağı partiye geçecekmiş. Tabii milletvekillerinin bir kısmı da kurulacak bu partiye geçecekmiş! Mişli geçmiş zaman kipi kullanıyoruz, çünkü koridorlarda dile getirilenler bunlar olduğu için kesinliği yok bu iddiaların! Dedikodu hepsi!

Yazının başlığında sözünü ettiğimiz yeni parti ise bu iki parti girişiminden daha farklı bir parti olarak hazırlıklarını sürdürüyor! İsim istemeyin, çünkü böyle bir şey yapmak olmaz!

Ankara koridorlarında dile getirilenlere göre bu parti 18 yıllık iktidarı döneminde epey kirlenen AK Parti’nin yerine kurulacak bir partiymiş. Ve kirlenmeyen, temiz kalmış AK Parti mensuplarının yanı sıra temiz Anadolu çocuklarını bağrında toplayacak bir parti olacakmış. Fakat partinin kurulması birçok değişkene bağlı olduğu için sadece hazırlık çalışması yürütülüyormuş. Ne demek istiyoruz, değişkenler neler?

  1. Biliyorsunuz AK Parti kongre sürecine girdi. İşte bu süreçte parti kendini kirli unsurlardan temizleyebilecek mi? Kuruluş yıllarındaki hasbi haline dönebilecek mi?
  2. Oligarşik gücünü yeniden tesis etmeye başlayan bürokrasinin beli tekrar kırılabilecek mi? (Bu sayfadaki bürokrasi ayak oyununa dikkat!)
  3. AK Parti’nin kurucu genel başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partide gerekli temizliği yapamazsa “dinlenmeye çekilmeye razı olacak mı?

Gibi değişkenler bunlar. Bekleyip göreceğiz.

Kararname eki üzerinde değişiklik mümkün mü?

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığı döneminde hatırlarsınız ikide bir bürokratik oligarşiden şikâyet eder, serzenişte bulunurdu. Kurulan bürokratik tuzakların çoğunun ulusalcılar ve FETÖ mensupları tarafından kurulduğu daha sonra ortaya çıktı, ama bürokrasi Başbakanlığı döneminde Erdoğan’a az çektirmedi.

Bürokratik oligarşinin beli özellikle 15 Temmuz hainliğinin ardından epey kırıldı. Bunda işten atılmaların etkisi olduğu kadar Cumhurbaşkanlığı KHK’larının da etkisi var. Bürokrasinin belinin kırılması ve temizlik açısından bu yapılanlar iyi oldu. Fakat temizliğin ardından oluşturulan yeni yapının bir handikapı vardı: İş başına getirilenlerin Devlet tecrübesi kısıtlıydı ve hata yapmaları, oyuna getirilmeleri her zaman mümkündü!

İşte onlardan biri yaşandı Ankara’da! Mesele kısaca şöyle vuku buldu:

Bakanlıklardan birinin hazırladığı kararname imza için Cumhurbaşkanlığı’na gönderildi ve ilgili bakan meselenin aciliyetini izah ederek kararnamenin biran önce imzalanması gerektiğini izah etti. Çünkü okullar açılıyordu ve ataması yapılacak kişilerin eşlerinin tayin ve çocuklarının okul sorunlarının çözümü kararnamenin o gün imzalanıp Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesine bağlıydı. Cumhurbaşkanı da kararnameyi hemen imzalayıp Resmi Gazete’de yayımlanması için verdi.

İşte ondan sonrası tam bürokratik ayak oyunu örneği:

Biliyorsunuz kararnameler yayımlanmadan yürürlüğe girmiyor. Resmi Gazete’nin basımı kararname için beklemeye alındı. Fakat bekle ki kararname gelsin! Kararnameyi Resmi Gazete’ye gönderecek kişi defalarca ilgili bakanlığı arayıp gazetenin basımının kararnameyi beklediğini söylemesine rağmen aldığı cevap: Kararname ha geldi, ha geliyor şeklinde. Gecenin çok geç saatlerinde ilgili bürokrat “Ben artık yatmaya gidiyorum, kararnamenin geldiği geleceği yok” diyerek amirlerinden izin alır. Dükkânı kapatmak için odasından çıktığında gördüğü manzara karşısında apışıp kalır: İlgili bakanlığın bürokratları kapının önünde Kararnamenin ekleri üzerinde oynamaktadır. Kararname eklerine bazı isimleri ilave etmektedirler! Kararname eklerindeki bu oynamayı hiçbir bürokrat bakanının bilgisi haricinde yapamaz teamüle göre! Bakan bilgi sahibidir ve onun izni doğrultusunda yapılır değişiklikler.

Bu manzara sonrasındaki sonucu merak ediyorsunuzdur herhalde!

Söyleyelim:

Kararname o günkü Resmi Gazete’ye girip de yayınlanamadı…