Fırsat buldukça doğaya kaçıyorum. Topraktan yaratıldığımız içindir galiba. Her fırsatta fabrikası olmayan itina ile korumamız gereken o büyük nimette buluyorum kendimi. Öze dönüyorum belki de teknolojinin tarihe gömdüğü o öz dünyamıza.


Teknoloji familyasından internetin sanal dünyası birçok yenilikleri getirmesine rağmen. Birçok güzellikleri de aldı götürdü değil mi dostlar.
Bugün nüfus olarak kalabalık olmamıza rağmen 21. yüzyılda yalnızlığın kralını yaşıyoruz sanırım.
Artık toprağı sanalda ekiyor, hasadı sanalda
Yapıyor, eti sütü yoğurdu sanalda üretiyoruz gibi. Hepimize sanal mutluluklar empoze edilerek gerçek dostluklardan arkadaşlıklardan hatta aile ortamından koparıp, yalnız bir dünya ile baş başa bırakıyorlar bizleri.
Amerikalı yazar Dan Brown’ın "Bizi birleştirmeyi vaat eden teknoloji bile bizi birbirimizden ayırıyor. Artık her birimiz tüm dünyayla elektronik bağlantı içindeyiz, ama aslında son derece yalnızız." Sözü özetliyor kısaca her şeyi. Olumlu ve faydalı yönleri hususunda toplumsal olarak kime sorsan hem fikir, zararları ve etkileri konusunda da müthiş ilerleme kaydettik. Ve artık pes dedirttiler, ar perdesinin kalktığı edepsizlik ve ahlaksızlıklar rutin hale geldi. Biz "Hay dan gelip hû ya giden bir toplumken şimdi nereye gittiğimiz belli değil.


       Sanal dünyada üretilen projeler ile zehirlenmeye çalışan toplumumuz en büyük tehlike ile burada karşılaşıyor aile ve toplumda yaralanmak istediğinde en büyük darbeyi buradan alıyor ve hız ve ulaşım kitlesinin büyüklüğü göz önüne alındığında saçtığı zehir kimyasal bir silahın verdiği zarara eş değer.
Sosyal medyada pazarlanan tipler ideolojiler ve oyunlar ile her kitleye belli bir rol model yüklemeye çalışılıyor, düşmanımızı kendi cebimizde taşıtıyorlar vesselam.
    Biz anne babalara, topluma ve resmî kurumlarımıza büyük görevler sorumluluklar düşüyor.


En az bahsettiğim o düşmanlar kadar uyanık olmalıyız.
Eğitim ve donanım bakımından ve en önemlisi ahlâkî bakımdan iyi yetişmeliyiz işte o vakit bize atılan sanal kurşunlar ahlak zırhına çarpıp etkisini kaybedecektir.
Hasbihalimiz internet sosyal medya gibi mecralar üzerine ilerledi televizyonlarda yayınlanan diziler ve diğer programları hiç söylemiyorum.


           Farklı bir noktaya değineceğim konumuzla ne alakası var diyeceksiniz belki, hayat pahalılığından ve alım gücünün düşüklüğünden bahsediyoruz hep değil mi? Suçlayacak hükümet, muhalefet velhasıl bir yetkili arıyoruz.  Lakin hiçbir zaman yediğimiz yemeği sosyal medyada paylaştığımızda doğacak göz hakkının, müstehcenliğin rutine bağlanıp yaygınlaşmasının, moda akımları, anasının babasının ve ebesinin günü adı altında toplumun israfa sürüklenmesinin “Bereket unsurunu ortadan kaldırdığını  hiç dile getirmiyoruz değil mi?   Getirelim ve ilmek ilmek işleyelim ve bir öze dönüş reçetesine sarılıp kurtuluşa ermeyi umalım ve şanslıyız ki özümüze dönüşün reçetesi asırlar öncesinden verilmiş;  “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” NAHL 90
 

Selam, saygı ve hürmetlerimle….