Her insan fıtratında özgür, temiz ve şerefli yaratılmış olup ; Cenab-ı Hakk’ın Rahman isminin tecellisi ile inanan, inanmayan, mümin, Müslüman, Budist, ateist, deist ve farklı formlarda farklı inanış şekilleri ile yeryüzüne dağılmış ve insanoğluna doğuşta bahsedilmiş nimetlerden biridir özgürlük.


Özgürlük kavramının üstünde duracak olursak günümüz dünyasında "özgürlük" evrim geçirtilerek insan mantalitesine ve bununla birlikte toplumumuzun altına yerleştirilen yeni bir dinamit olmuş ve özü değiştirilerek yeni bir kavram olarak farklı bir işlevsel hale getirilmiş günümüz dünyasında.


Hâlbuki İslam, insanı en şerefli mahlûkat olarak bildirip; insana en büyük özgürlüğü ve huzuru bahşetmişken insan eli ile oluşturulan özgürlüklerin peşinde koşan bizler dünya hapishanesinde özgürlüğün neresindeyiz ya da hangi özgürlüğün peşindeyiz.

 
Nefsin her isteğini yerine getirmek ve doyumsuz olan nefsin her isteğine boyun eğmek sınırsız özgürlük gibi görünse de esaretin en büyüğüdür.

Kaleme almaya çalıştığım bu yazı için Yüce kitabımız Kur’an'ı Kerim’de Kıyamet Suresi’nin 36. Ayetinde ki;
"İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder". Mesajının bizi davet ettiği ciddiyetin ağırlığı ile imtina ederken diğer yandan Müslüman bir toplumun bireylerine ve bu toplumun evlatlarına sevimli gösterilerek bilinç oluşturulmaya çalışılan insan onur şeref ve haysiyetini ayaklar altına alan oluşum ve hareketlerin utancı ile yazıyorum.

Anadolu topraklarında meşru ve güzel gösterilmeye çalışılan, bu milletin temiz evlatlarını bu tuzağa düşürmeye çalışan bu şeytani tuzağı ben ve biz değil başta Allah Azze ve Celle lanetliyor.

Yok arkadaş kimse kusura bakmasın ve saygı kisvesi altında bu tarz oluşumları meşrulaştırma işine giren herkes, toplumumuzu nasıl bir pisliğe sürüklediğini değil şapkasını önüne koyup, kafasını önüne gömüp saatlerce düşünmeli bu konu hakkında.
 

Bugün Rusya bile bu tarz oluşumların hareket alanını kısıtlarken; biz ülkemizde yaygınlaşmasının, aleni şekilde barlar-kafeler açılmasının, sokaklarda ayan beyan işin fuhşiyata götürülmesinin izahatını hesabını nasıl veririz? Bu yükün altından nasıl kalkarız? Bir musibete duçar olmadan temiz nesillerimizi nasıl yetiştiririz? Rabbim yardımcımız olsun.

LGBTİ+ Onur Haftası adı altında destek verilen ve vitrin yapılan bu kitleye karşı ben bir inanan olarak görevimi yapmak adına susmuyor ve Lut Kavmi’nin ibretlik olayını hatırlatmak istiyorum bir mümin olarak.

Beni eleştirecekler, haddimi aştığımı söyleyecekler muhakkak olacaktır. Lakin bu harekete karşı susmak dilsiz şeytan olmaktır. Hz. Lut izinde ve Hz. Peygamber (Sav) Sünnetti ile söylemek bize inanıp inanmamak yine Rabbin kuluna kalmıştır.

Lut Kavmi, özellikle erkek erkeğe tatmin yolunu seçmekle meşhur olmuştur. Hz. Lut’un bütün ikazlarına rağmen bu işten vazgeçmemişlerdir. Konunun özetini Kur’an da şöyle anlatılıyor:

“Elçilerimiz, yakışıklı birer delikanlı suretinde Lut’un yanına gelince, onların melek olduğunu henüz bilmeyen Lut, kadınları bırakıp erkeklere yönelen sapık hemşerilerinin bu gençleri taciz edeceğinden korkarak, onlardan dolayı üzüntü ve endişeye kapıldı. Misafirlerini koruyacak gücü olmadığını görerek onlar yüzünden içi daraldı ve kendi kendine, “Bugün çok çetin bir gün olacak!” dedi.

Bu arada, şehre gelen yabancıların Lut’un evinde misafir olduğunu haber alan kavmi, sapık arzularının kamçılamasıyla, âdeta kudurmuş bir hâlde koşarak Lut’un kapısına dayandılar. Zaten öteden beri böyle çirkinlikler yapmayı âdet hâline getirmişlerdi.

Lut, “Ey kavmim!” dedi, “İşte kızlarım; onlarla evlenip meşru ve doğal yollarla arzularınızı tatmin etmeniz, sizin için erkeklere yönelmekten çok daha temizdir. Öyleyse, Allah’tan korkun da misafirlerime tacizde bulunarak beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu sizin?”


Buna karşılık onlar, “Sen de gayet iyi bilirsin ki, bizim senin kızlarında gözümüz yok. Çünkü kadınlarla ilgilenmiyoruz biz. Sen aslında bizim ne istediğimizi pekâlâ bilirsin!” dediler.
Bu azgın topluluk karşısında tamamen çaresiz kalan Lut,
“Ah, keşke size karşı koyabilecek gücüm olsaydı yahut şerrinizden korunabileceğim sağlam bir kaleye sığınabilseydim!” dedi. Şehre sonradan yerleşen bir yabancı olduğu için, kendisini savunacak kabile desteğinden yoksundu. İşte, Lut Peygamber’in üzüntüsü doruk noktasına ulaşmıştı ki:
Sonunda melekler gerçek kimliklerini ortaya koyarak, “Ey Lut!” dediler, “Bizler Rabb’inin elçileriyiz. Artık korkmana, üzülmene gerek yok! Çünkü onlar senin kılına bile dokunamazlar! Zaten kısa bir zaman sonra hepsi helâk edilecektir! Bunun için, gecenin bir vaktinde ailenle birlikte şehri terk etmek üzere yola çık. İçinizden hiç kimse kâfirlerle birlikte olma özlemiyle geriye dönüp bakmasın! Ancak karın hariç; çünkü o, zalimlerin yanında kalmayı tercih edecek. Bu yüzden de, onların başına gelecek olan azap, onun da başına gelecek. Onların helâk edilme zamanı sabah vaktidir; sabah vakti de yakındır, değil mi?”
Ve nihayet Sodom şehri için helâk emrimiz gelince, Lut’u ve ailesini oradan çıkardık, sonra korkunç bir sarsıntıyla oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine, ateşte pişip sertleşmiş kızgın taşları sağanak sağanak yağdırdık.

O taşlar, öyle tesadüfen yağmadı onların başına. Aksine her bir taş, Rabb’inin katında işaretlenmiş ve zalimleri cezalandırmak için özellikle gönderilmişti. Ve siz ey insanlar! Kendinizi benzer bir felâketten uzak sanmayın! Zira bu tür cezalar, zalimlerden hiç de uzak değildir. Allah zaman zaman belâ ve musibetler göndererek insanları uyaracaktır.

(Hud, 11/77-83; Kısa tefsirli Kur’an meali).

Toplumun özünü bozduğumuzda bilin ki zaten musibet bizi bulmuş demektir. Geleceğimizi şekillendirecek gençlerimizin özünün bozulması da bir toplumun uğrayacağı en büyük felakettir. Böylesine musibet ve belalardan uzak olmamız temennisi ile yazıma son verirken;

Ey Rabbimiz! Bizi Müslümanlardan eyle ve bizim soyumuzdan sana teslim olacak, gerçekten Müslüman bir topluluk çıkar, bize ibadet yollarını ve şekillerini göster ve tevbemizi kabul et. Hiç şüphesiz sen, tevbeleri kabul eden ve çok merhametlisin.(BAKARA 128) ayeti, Hz İbrahim’in Duası ile sizleri selamlıyori iyi günler diliyorum değerli dostlar.