Türk yemek kültürünün biliyorsunuz hassasiyet taşıyan bazı özellikleri vardır. Bu hassasiyet taşıyan özelliklerin Dinden neşet ettiğini söylersek abartmış olmayız. Bazı yiyeceklerin yenmesi yasaktır mesela. Bu yiyeceklerin yenmesinin yasaklanması bu yiyecekler için haram hükmünün bulunmasından kaynaklanır. Mesela kımız adı verilen ve at sütünden imal edilen yiyecek Türkler açısından önemli bir içecek olmasına rağmen Anadolu’daki özellikle Hanefi – Sünni kesim tarafından pek tercih edilmez. Aynı kımız Orta Asya’da yaşayan kardeşlerimizin neredeyse millî bir içeceği olmasına rağmen Anadolu’da tercih edilmez. Mesela at eti için cevaz olmasına rağmen, at eti Anadolu’da da pek tercih edilen bir et cinsi değildir. Anadolu’da mesela börtü – böcek, çekirge, salyangoz, kurbağa gibi canlılar yenilmediği gibi, Anadolu’nun bazı bölgelerinde hınzır (mesela bizim yöremizde kullanılır bu isim) da denilen domuz hiç yenilmez. Yiyene iyi gözle de bakılmaz. Çünkü bu saydıklarımızın neredeyse hepsi gavur yiyeceğidir. Sadece gavur olanlar yer!

Domuz yemenin gavurlukla ilgili kısmını, meseleyi aklileştirmek adına “domuzda tirbüşon diye bir parazit var ve bu parazit insan sağlığı açısından çok zararlı, onun için haram kılınmış” gibi mazeretler bizim ilk gençlik yıllarımızda çokça dile getirilirdi. (Parazitin ismini laf olsun diye yazdım. Öyle bir parazit var mı, yok mu, açıkçası bilmiyorum bile.) Oysa teknolojinin geldiği aşamada bu parazit domuz etinden temizlenebilir, ama bu domuz etinin haramlığını ortadan kaldırmaz ki!

Neyse…

Domuz etiyle, domuz etinin niçin haram kılındığıyla ilgili izahat vermek için oturmadık bilgisayar başına. Çok sevdiğim, çok değer verdiğim bir ağabeyim var Ankara’da. Çocukları ve işi dolayısıyla sık sık İstanbul’a gitmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla bu seyahatlerinde İstanbul’un altını üstüne getirdiği de oluyor. Yarı yıl tatilinin başlamadan çok kısa bir süre önce İstanbul’a gitmişti. Dönüşte anlattıkları beni ciddi biçimde endişelendirdi.

Çocuklarıyla birlikte bir AVM’ye gitmişler ve fast – food yiyecek, yani mesela sadece burger satan bir lokantaya girmişler. Siparişlerini vermeden önce menüyü kontrol etmek gibi bir gaflette bulunmuşlar! Birinin altında ancak büyüteçle okunabilecek küçüklükte domuzun İngilizce isminin yer aldığını görmüşler. Üstelik onu sipariş etmek üzereymişler! Garsonu çağırmışlar “Evladım bu ne?” diye sormuşlar. Garson gayet pişkin bir şekilde domuzun İngilizce ismini söylemiş. “Bu ne?” diye ısrarlı sorular karşısında garson “Efendim biz bu konuda çok dikkatliyiz. Ayrı ızgaralarda pişiriyoruz” cevabını vermiş. O ağabeyim anlattı, kalkıp bakmış dükkânda tek ızgara var! Garsonun mazereti hazır: “Efendim bunları ızgaranın bir kenarında, diğerlerini ise öbür kenarında pişiriyoruz” demiş.

O ağabeyim ve çocukları hemen dükkânı terk etmişler tabii ki. Fakat o ağabeyimin kafasına takılmış, çünkü domuz etli bu burgerler bir AVM’deki dükkânda satılıyormuş ve burgerin domuz etinden yapıldığını okuyabilmek için yanında mutlaka büyüteç taşımak gerekecek kadar küçüklükte yazılmış bu bilgi. Ankara’ya gelince hemen araştırmış, İstanbul’da kaç lokanta var ve bu lokantaların kaçında domuz eti servisi yapılıyor, öğrenmiş hemen. Bu neviden bilgileri kısa sürede temin edebilecek etkinliğe sahip çünkü Ankara’da.

İşte edindiği bilgi: İstanbul’da 18 bin lokanta var ve bu 18 bin lokantanın 3 bininde domuz eti servisi yapılıyor. Üstelik domuz eti servisi İstanbul’daki bütün AVM’lerdeki lokantalarda yapılıyormuş. Ve kahir ekseriyetinde de büyüteçle ancak okunabilecek küçüklükte yazılıyormuş o yemeğin domuz eti içerdiği! O ağabeyim de zaten bu olayı Kanyon isimli AVM’de yaşamış!

Bir arkadaşım anlatmıştı Ankara’da: Mezza Luna isimli lüks bir lokanta var. Ve genellikle AK Partili birçok ismin gidip yemek yediği bir yer burası. Arkadaşım bir et yemeği siparişi vermiş. Sonra menüye bakarken sipariş ettiği et yemeğinin sonunda bir çiçek işareti görmüş. Menünün altına bakmış ki “Bu işaretin bulunduğu yemekler domuz eti içerir” bilgisi var. Tabii ki o bilgi de ancak ve ancak büyüteçle okunabilecek küçüklükte yazılmış! Çiçek işaretini merak etmese, yanında büyüteç olmasa o arkadaşım da farkına varmadan bir güzel domuz etini yiyecekmiş! Üstelik diyelim orta halli bir lokantanın en az 10 katı bir fiyatla. Öyle ya Mezza Luna lüks bir lokanta ve iktidar partisi mensuplarının çok sevdiği bir mekân! Muhtemelen iktidar partisi mensupları burada epey domuz eti yemişlerdir!

Siz, siz olun yanınızda mutlaka bir büyüteç taşıyın! Ve asla AVM’lerdeki dükkânlarda, bilmediğiniz mekânlarda yemek yemeyin. Hele et yemeği hiç yemeyin. Çünkü farkına varmadan domuz eti yiyebilirsiniz. Bilgi edinme imkânı olanlar Bursa’da kaç lokanta ve bu lokantaların kaçında domuz eti servisi yapıldığını bir araştırıversinler lütfen!