Söze başlarken depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Kızılay ailesi olarak hızla yardımlara organize olunduğunu belirtmek isterim.
Vakaların arttığı, hasta yatışlarının, yoğun bakım ve solunum cihazı ihtiyacının çoğaldığı tablo ile karşı karşıyayız. Yeni normal ile normalleşmeyi karıştırdığımız ortada. Belki de isimlendirme yanlış algıya sebep oldu. Asla normale dönmüyoruz. Yeni vaka sayısı sıfır olana kadar, bu en az 14 gün sürene kadar ve süreç tüm dünyada benzer şekilde sonlanana kadar salgın ve tedbirler
devam edecek. Biz biraz rahatladık, ancak rahat battı...
Normal veya normalleşme insanlar arasında virüsten önceki yaşama dönülmesi şeklinde yorumlandı. Benim gördüğüm kadarıyla iş yerlerinin çoğunda maske takılması terkedildiği. Özellikle küçük işletmelerde maske kullanımı terk edilmiş. Hizmet sektöründe bile. İkinci, bence daha büyük problem el hijyeni. Maskeden daha çok dikkatten kaçan bu. Maskeyi unuttuk, el hijyenini hiçe saymaya başladık. Virüs bitti, salgın sona erdi sandık. Alışverişlerde maske olsa bile el hijyeni unutulmuş durumda...
Hekim olarak da sitemlerimi belirteyim. Asistanlarımızla beraber insan üstü çaba sarfediyoruz. Haftanın beş günü servislerde Covid-19 hastası bakıyoruz. Acillerde nöbet tutup örnek alıyoruz. Çocuk doktoru olduğumuz halde erişkin servislerde nöbet tutup hasta takip ediyoruz. Özellikle ben esnek mesai ile hiç karşılaşmadım. Haftanın 5 günü çalıştım. Nöbet tuttum. Nöbet öncesi ve sonrası hastalarımı takipten hiç uzaklaşmadım. Şunu itiraf etmeliyim nöbetlerde eskisi gibi sayıca çok hasta gelmiyor. Asistanlarımız da büyük destek veriyor. Biz de böyle. Acillerde, yoğun bakımlarda, servislerde mücadele eden hekimler ve diğer tüm sağlık çalışanlarının hakkı sizde, bilesiniz. Biz bu kadar can siperane çalışırken sizin tedbirlere uymama lüksünüz yok maalesef.
Tamam ilaçar bulunuyor, aşı çalışmaları ilerliyor, serum tedavileri özelleşiyor kabul ediyorum. Ancak günün sonunda çözüme ulaşmamış durumdayız. Ulaşmaya da şu an uzağız. Elimizde olan en etkili silah sadece tedbir. Tedbirlere uyacağız, hayatımıza devam edeceğiz. Tedbirlere uymayanlarla sosyal ilişki kurmayacağız, iş ilişkisi kurmayacağız. Burada insanlar halk önderlerini çok iyi takip ediyor. Mülki amirler, patronlar, kurum-kuruluş yöneticileri, imam ve öğretmenler ve tabiki hekimler vs. En başta tedbire uyması gerekenler bunlar.
Burada korku tüccarlığı yapmıyoruz elbette. Koronavirüs salgınına rağmen sosyal hayata devam etmeyi hem öneriyor, hem de tedbirleri anlatıyoruz. Artık tedbirlere uymazsak neler olabileceğini gördük. Sahada, hastanede, kriz merkezlerinde çalışan sağlık ekibi için, ilk günden bütün zamanlarını ayıran Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığı’mız için, bizim için sokaklarda çalışan polislerimiz, gönüllülerimiz için, mülki amirlerimiz ve yöneticilerimiz için, hülasa Devlet’imiz ve Millet’imiz için tedbirlere uyarak davranış modelimizi geliştirmeliyiz. Israrla tedbir almaya, tedbirli yaşamaya devam etmeliyiz.
Çin’de ikinci dalga naralarının atıldığı günlerde biz birinci dalganın üstesinden gelememe tehlikesi ile karşı karşıyayız. Birinci dalgadan yeterli tecrübe edineceğiz ki ikinci dalgadan korunalım.
Aldığımız tedbir kadar güçlüyüz, güvendeyiz.