Geçtiğimiz Ramazan Bayramı’nın hemen ertesi günü, talihsiz bir kaza sonucu biliyorsunuz Nuri Pakdil’in kalça kemiği kırıldı. Olay Maraş’ta meydana geldi. Bir yığın olumsuz gelişmenin ardından 10 Haziran Pazartesi günü sabah saat 6 civarında Sağlık Bakanlığı ambulans uçağı, Ankara’dan Maraş’a gönderdi. Uçakta Ankara Şehir Hastanesi Ortopedi Hastanesi Başhekiminin yanı sıra Sağlık Bakan Yardımcılarından biri de vardı. Ambulans uçak 2 saat içinde Maraş’a gitti, geldi ve sabah saat 8 civarında Nuri Pakdil ameliyata hazırdı. Başarılı bir ameliyat geçirdi. Doktorların ifadesine göre talihsiz kaza, kalça kemiği kırıldığı için olmuştu. Yoksa kalça kemiği kaza sonucu kırılmış değildi.
Neyse, bu ayrıntılar tıbbî ayrıntı olduğu için bizi pek ilgilendirmiyor. Ameliyat sonrasında Ortopedi Hastanesinin VIP odalarından birine alınan Nuri Pakdil’i telefonla arayan epey bir mühim şahsiyet oldu. Ameliyat sonrası Pakdil’in ilk ziyaretçileri ise Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Ankara Valisi Vasip Şahin ve Hastanenin Başhekimi ve Sağlık Bakan Yardımcıları oldu. Allah var Hastane Başhekimi de hastane personeli de Pakdil ile çok yakından ilgilendiler.
Pakdil’i telefonla arayanlar arasında Binali Yıldırım ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da vardı. Binali Yıldırım’la yaptığı telefon konuşmasında Pakdil, Yıldırım’ın Başkanlığını tebrik etti. Bunun üzerine Yıldırım “Hayırlısı olsun.” cevabını verdi. Bu cevap üzerine ise Pakdil “Hayırlısı bu Binali Bey!” dedi. Cumhurbaşkanımızla yaptığı telefon konuşmasında ise Erdoğan, odada bulunan Sağlık Bakanı, Sağlık Bakan Yardımcıları, Hastane Başhekimi ve Ankara Valisi’ne hitaben “Nuri Ağabey’e iyi bakın ha. Öyle gözlerinizle değil, mesleklerinizle iyi bakın. Bunu sizden bekliyorum.” dedi.
Cumhurbaşkanımızın Nuri Pakdil’i telefonla arayıp hem geçmiş olsun dileklerini iletmesi hem de yetkililere Pakdil’e iyi bakılması talimatını vermesi medyaya düşmedi. Bu bir açıdan da iyi oldu! Çünkü Pakdil’i Sayın Cumhurbaşkanımızın aradığı, iyi bakılması hususunda talimat verdiği medyaya yansımış olsaydı, bazı eşhas Pakdil’i hastane odasında da rahat bırakmaz, sürekli fotoğraf çekilir ve çektirdikleri bu ziyaret fotoğrafını sosyal medyada paylaşırlardı! Bereket o açıdan Nuri Pakdil’i bu münasebetsiz ziyaretçiler rahat bıraktılar! Çünkü ziyaretlerinin tek amacı resim çektirip, o resmi sosyal medyada yayımlamaktan ibaret bu eşhasın(!) Sayın Cumhurbaşkanımızın alakasını gördükleri anda bin dereden su getirip, bir biçimde resim karesine girebilmek için ellerinden geleni artlarına koymuyor bunlar.
Bu arada edebiyat meraklılarına da bir müjde verelim buradan. Biliyorsunuz Nuri Pakdil’in mektupları 2 cilt hâlinde daha önce yayımlanmıştı. Yayımlanan bu mektuplar, Nuri Pakdil’in yazdıkları mektuplardı. Şimdi ise Nuri Pakdil’e yazılan mektuplar derleniyor. Nuri Pakdil’in verdiği kod ismiyle İdris Hamza, resmi ismiyle Necip Evlice mektupların neredeyse tamamına yakınını toplamış, yayıma hazır hâle getirmiş bile. Nuri Pakdil’i bir an bile yalnız bırakmayan Necip Evlice, yakında bu mektupları da yine Edebiyat Yayınları arasında okur karşısına çıkaracak. Muhtemelen kitap 3 cilt olacak. Ulaşılabilen mektuplar epey fazla. Kimler mektup yazmamış ki Nuri Pakdil’e! Ben burada isimlerini saymayayım da siz biraz meraklanın!
Nuri Pakdil, geçtiğimiz haftayı hastanenin yoğun bakım odasında geçirdi. Bizim bu satırları kaleme aldığımız günlerde de yoğun bakım ünitesinde kalıyordu. Rabbim acil şifalar ihsan eylesin…
İstanbul AK Parti Teşkilatı’nda bir ihanet mi var!
Nuri Pakdil’in hastane macerasından söz ettik kısaca, bir iki anekdot naklettik. Hani Pakdil’le resim çektirmek isteyen ve bu resmi olur da Sayın Cumhurbaşkanımız görür diye sosyal medyada paylaşanlar var ya! İşte onlar gibi samimiyetsiz bir ekip de AK Parti’nin İstanbul il ve ilçe teşkilatlarında var!
Benim bildiğim veya en azından müzahir olduğum diyeyim, İstanbul il ve ilçe teşkilatlarının neredeyse kahir ekseriyeti yenilendi AK Parti’nin. Bu yeni yöneticiler 31 Mart seçimleri öncesinde seçim çalışmalarına katılmamışlar, daha doğrusu hiç çalışmamışlardı. Sonucunu 31 Mart’ta gördük. Oylar çalındı ve teşkilat ayakta uyudu! Ankara’daki dedikodu kazanının yalancısıyız, 31 Mart seçimleri öncesi güya çok önemli siyasi bir figür, İstanbul İl Teşkilatını arayarak “Bu seçime müdahil olmayın.” talimatı vermiş! Bu talimat doğruysa il ve ilçe teşkilatları talimat doğrultusunda hareket ederek oyların çalınmasını görmemiş veya çalınmasına göz yummuş bile olabilir!
Fakat asıl tehlike bu tavır 31 Mart seçimlerinden sonra da devam ettiriliyor galiba! Çünkü teşkilat aynı teşkilat olmasına rağmen, 31 Mart’ta yaşananlar aşikâr olmasına rağmen ne il teşkilatı, ne de ilçe teşkilatları 23 Haziran seçim yenilenmesi çalışmalarına da katılmadırlar. Biliyorsunuz hem AK Parti, hem de MHP 23 Haziran seçimleri için kadrolarının neredeyse tamamını İstanbul’a yığdılar, harıl harıl çalıştılar. Kendi kulaklarımla duydum, daha doğrusu bana anlatıldı. İstanbul’a seçim çalışması için giden milletvekili, eski milletvekili veya kamuoyu tarafından bilinen isimler mesela bir mahallede seçim çalışmasına katılacaklar, seçim çalışması için de falan dernek veya filancanın evinde buluşacaklar. Ne o mahallenin AK Parti temsilcisi ne o ilçenin AK Parti yöneticileri ne de il teşkilatından bir kişi bile bu çalışmalara gelmiyorlardı. Oysa hem mahalle temsilcisi hem ilçe yöneticileri hem de il teşkilatının görevlendirdiği kişilerin de o çalışmada bulunmaları gerekiyordu ve fakat onlar ortada yoktular!
Bana anlatan şahıs, aynı akşam dördüncü seçim çalışmasına giderken nezaketen “Falan yere gidiyoruz, siz de bizimle birlikte oraya gelecek misiniz?” diye sormak gafletinde bulunmuş! İlçe yöneticisinden aldığı cevap aynen şöyle, “Biz falan kahvede maç seyrediyoruz. Siz buraya gelin, burada yapalım seçim çalışmasını!”
Buna benzer olayları tek kişiden dinlemedim. Birçok kişi benzer olaylar anlattı. 23 Haziran seçimleri için bilin ki AK Parti’nin ne İstanbul İl Teşkilatı ne de ilçe teşkilatları kıllarını bile kıpırdatmadılar! Böyle bir tavır ya ihanet içinde olunduğu için yapılır ya da aymazlıktan yapılır! İhanet içinde değil de aymazlıktan yapılıyorsa o şahısların o aymazlıkla il ve ilçe teşkilatlarında yönetici olmalarının da herhangi bir anlamı yok! Bu gidiş dükkânı kapatmaya doğru bir gidiştir.