İlk günlerden konuşalım,
2 yıldır çok zor, endişeli, belirsiz zamanlar geçirdik her anlamda.
Ama bizi en çok zorlayan sağlık konuları oldu.
Sağlıklı kalmak için her şeyden uzaklaştık. Biz uzaklaştıkça doğa kendini toparladı.
Ekosistem, küresel ısınma, iklim değişikliği derken; aslında biz doğaya ne kadar zarar verirsek; karşılığında o kadar ve hatta daha fazla zarar gördüğümüzü bizzat yaşadık.
Evlerimize kapandık ve bir baktık yunuslar, balinalar, dağlardan inen hayvanlar…
Doğa kendine geldi.
Bizi düşündürdü, insan doğal ortamdan uzaklaştıkça, gördük ki doğa kendini yenileyebildi.
En büyük zararı aslında doğaya insanın verdiğini anladık.
Gelişmek, sadece teknoloji üretmek ve kullanmak, doğal kaynakları bilinçsizce tüketmek ve kullanmak değil; yaşarken doğayla birlikte, doğaya bir şey katarak yaşayabilmekmiş aslında. Bunu öğrendik.
Bilinçli bir şekilde yaşamayı öğrenmek zorunda olduğumuzu fark ettik. Bunu anlamadıkça daha büyük bir sınav verdik dünya olarak doğaya karşı.
“İnsan ile doğanın savaşı bu, kazanırsak kaybedeceğiz.” Cümlesi hepimizi derinden sarstı.
Peki ne yapacağız, çocuklarımıza nasıl güzel bir gelecek bırakacağız?
İlk olarak doğal kaynakları bilinçsizce tüketmeyerek, yaşarken doğaya bir şey katarak, fayda yaratarak yaşamayı öğreneceğiz. Bunu eğitim sistemine mi koyarlar, zorunlu bir eğitim mi yaparlar bilinmez ama bunu öğrenmedikçe, yeni bir kaosla karşılaşacağımızı anladık.
Depremler, küresel ısınma, susuzluk…
Bunların hepsi bizlerin doğaya verdiği zararın sonucu.
Biliyoruz ki doğa intikam alıyor ve bu intikamın bedeli ağır oluyor.
Yaşarken yaşatmalıyız.
Değer katmalıyız.
Tüketim toplumu olmaktan vazgeçmeliyiz.
Materyalist mutluluktan vazgeçmeliyiz.
Doğal ortamlar,
Doğal ürünler,
Doğal bir yaşantıyı benimsemeli, bu doğallığı oluşturmak için çaba göstermeliyiz.
Daha çok yürümeliyiz örneğin, bisikletle ulaşım sağlamalıyız, hem sağlıklı hem enerji tasarrufu olmalı.
Kendimiz ekip biçmeli , tükettiğimizi üretmeye çalışmalıyız örneğin, balkonda saksıda.
Tabii ki tüm yediklerimizi üretemeyiz ama bir çabamız, katkımız olmalı.
Doğal ürünler tüketmeli, bunların değerini bilmeliyiz.
Yapay ürünleri reddetmeliyiz, sahte katkılı gıdalara tepki vermeli ,tüketmemeliyiz.
Ekonomi bir arz talep dengesidir.
Biz talep ettikçe üretmeye devam edecekler, biz vazgeçtikçe onlar da doğru ürüne yönelecekler .
Arılar örneğin ekosistemin temeli, arının sadece iğnesi olan, bal yapan bir canlıdan çok daha fazlası olduğunu bilmeli onlara yaşam alanları oluşturmalıyız.
Gerçek gıdalara gereken değeri vermeliyiz, verilmesi için gerekli kanunların olması için baskı oluşturmalıyız.
Derneklerin, birliklerin toplumda söz sahibi olanların, eğitimleri, liyakatin önemini kavramalıyız, belli yaptırımı ve yönetim gücü olan makamlara , sadece maddi kazanç elde etmek için, kendi PR çalışması için gelen zihniyeti reddetmeli , işi uzmanının yaptığı sistemi oluşturmalıyız.
Dünya bir tane, yaşamak için yaşatmalıyız.
Bir yerden başlamalı, bilinçlenmeliyiz.
Aslında yazıya başlarken dedik ki 2022 gel senle baştan konuşalım, ama bakalım 2022 bizle neler konuşmak ister?
Eminiz söyleyecek çok şeyi var 2022’nin.
Biraz empati yapalım, bakalım neler isterdi bizden 2022!
Sizce 2022 bizden ne bekliyor?