​Cinsellik konusunda birey ve bilim adamı olarak bilimsel doğruları inkar etmeden bir çerçeve çizelim. Sonra da çocuklarda cinsel gelişimi inceleyelim.
 
​Dört tanım yaparak başlayalım, çünkü olaylar bu tanımlar etrafında dönüp duruyor …
 
Cinsiyet: Biyolojik özellikler temel alındığında erkek ya da dişi olma özelliğidir.

Toplumsal cinsiyet: Doğuştan getirilen biyolojik özelliklerle bağlantılı olarak toplum tarafından kişilere yüklenen roller, davranışlar, beklentilerdir

Cinsellik: Üremeyle ilgili bedensel, ruhsal ve toplumsal deneyim, yaşantı ve ilişkiler bütünüdür. Kısaca cinsel ilişkiye dair davranışlardır.

Cinsel kimlik: Bireyin cinsiyetinden haberdar olması, bedeni ve benliğini belli bir cinsellik içinde algılayışı, kabullenişi, duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde yönelişidir.
 
​İnsan kadın veya erkek olarak doğar. Doğumsal cins bozuklukları tıbbi olarak değerlendirilir ve sonuçlandırılır. Bu iki tespitin gayet basit ve anlaşılır olduğunu düşünüyorum. Burada cinsel kimliğin doğal olarak gelişmesi en önemli mihenk taşıdır. Bununla tavsiyelerimi daha sonra sıralayacağım.
 
Gelişen varlık olarak insanın cinselliği bedensel, psikolojik ve sosyal koşullardan etkilenir. Yani cinsellik sadece doğuştan var olan his ve vücut yapısı ile açıklanabilecek durum değildir. Yani cinsellik hakkında inceleme yaparken ekonomik, siyasi ve kültürel boyutlar ihmal edilmemesi gereken kavramlardır. Cinsel kimliğin cinsiyetten bağımsız gelişebilmesi ise tüm dünyada eşcinsel sorunların kaynağıdır. Asıl sıkıntı da buradadır.
 
Ama ben kendimi kadın gibi hissediyorum diyen erkekler, ben kendimi erkek gibi hissediyorum diyen kadın için ne yapacağız?  
Bunlar için çözümler yine kolay. Ama erkek olduğu halde erkekle, kadın olduğu halde kadınla beraber olmak isteyen kesime ne yapılabileceği meçhul. Böyle isteklerin insan hakları kalıbına sığdırmak mümkün müdür? Yoksa bu sapkınlıkları ortadan kaldıracak tedbirlerin alınması mı gerekmektedir? Burada sağlık tedbirleri ön planda olmalıdır. Kısıtlayıcı tedbirler bunları öven ve tanıtan mecralarda(medya, eğitim vs.) olmalıdır.
 
İstediğimiz  erkek egemen topluluklardaki kadın mağduriyetini gidermek gerektiği değil mi? Burada eşitlik mi gerekir? Adalet mi? Eşit kurallarda kadının mağlup olacağı açık değil mi? Ben burada adalet kavramının ön plana çıkarılmasa gerektiğini düşünüyorum. Fırsatlara kadınların eşit şartlarda ulaşabilmesi denebilir, kadın haklarını erkeklere bırakmamak olabilir(kadın hakkı ne ise, asıl olan insan olmaktan gelen haklardır), kadına şiddeti önleme olabilir. Neden Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ya da neden cinsiyet öne çıkarılıyor anlamış değilim.  
 
Rahatsızlığım Toplumsal Cinsiyet Eşitliği başlığı altında LGBT tayfası eşcinseller, transseksüeller ile alakalı. Bilimsel olmak ya da modern olmak ille de bu hayatı tarzını kabullenmek, doğru bulmaktan geçmez. Reddediyorum.  Aileyi, dolayısıyla toplum yapısını temelinden dinamitleyen hareketlerdir bunlar. İlk bakışta sempatik gelen bu kavramların gerçekte ne kadar antipatik olduğunu iki soru ile kanıtlayalım:
 

1. Oğlunuza bir erkek gelin ya da damat ister misiniz ?   

2. Kızınıza kadın bir gelin ya da damat ister misiniz ?     
 
Anladınız değil mi? Hangimiz böyle bir çelişki içinde kalmak isteriz? Üzerinde işlene işlene batı toplumlarında artık ‘onun seçimi’ cevabıyla bitiyor bu sorular, cinsiyet seçimi. Aynı durum çocuğum büyüsün kendi dinini seçsin düşüncesinde de mevcut. Sizce bunlar modern toplum düşünceleri mi, yoksa algı oyunlarıyla toplumlara benimsettirilen, bilinç altlarına kazınan duygu durum bozuklukları mı? Giderek daha çok dillendirilmeye başlanan ise bu durumun cinsiyetleri ve dini inançları ortadan kaldırmak isteyen bir hareketin ürünü olduğu. Sanki din ve cins farklılığını ortadan kaldırıp tek tip insan oluşturmak amaçlanmakta. Kim mi amaçlıyor? Sanırım artık biliyorsunuz...
 
Umarım faydalı olmuştur.
Çocuk cinsel gelişimi ile ilgili tavsiyeler yarın..
Sağlıcakla kalın..