Yazıma şu soru ile başlamak istiyorum: ’Dünyada yapılara zarar vermeden insanları öldürecek saldırı nasıl yapılabilir?’

Elbette ki ilk değil. İnsanlık tarihi pek çok kez salgın hastalık geçirdi. Bunların bazılarından ve sosyolojik etkilerinden kısaca bahsedelim. Yarın da şimdiki duruma bakalım.

Türkiye-Suriye sınırı etrafındaki tarihin ilk şehirlerinde yani Göbeklitepe etrafındaki şehirlerde insanları etkileyen ve ölümlere neden olan bir hastalık olduğu ve buradaki tapınakların bu sebeple yapıldığı iddiası olsa da tarif edebildiğimiz ilk salgının M.Ö. 1600’lü yıllarda Antik Mısır’da ve M.Ö. 14. yüzyıl(yy)’da Hititlerde olduğunu görüyoruz. Bu süreçte kitlesel ölümler, ölme biçimlerinin çok dramatik ve ürkütücü görünümle olması, bu duruma şahit olanları derin korku ve endişeye  sevk etmiştir. Toplulukların üçte birine varan ölümlerin gerçekleşmiş olması insanlığın bu durumlara olan reflekslerinin nedenini ortaya koymaktadır.

Milattan sonraki salgınlar hakkındaki bilgilerimiz  kaliteli kayıt tutulması neticesinde daha iyicedir. 540’lı yıllardaki Ege kıyılarından başlayan  veba salgınında on milyonlarca ölümden bahsedilmektedir. 13. yy’da Avrupa’da kara veba adındaki salgında yaklaşık yetmiş-iki yüz milyon insanın öldüğü söylenir. Özellikle son üç veba salgınının sosyolojik ve ekonomik sorunlara yol açtığı çokça konuşulur. 

Keşif sırasında Amerika nüfusunun on milyon civarında olduğu bilinir. Fakat yerlilerin maruz kaldığı çiçek, kızamık, tifüs gibi hastalıklar yüzünden Amerika yerlilerinin nüfusu 500.000’e düşmüştür. Bu salgınların doğal yolla olduğu söylenebilir mi? Biyolojik saldırıya uğramış olabilirler mi?

Son  ikisi global salgın olan kolera salgınları sonucunda  4.5 milyon kadar insanın öldüğü söylenir. Okyanus aşırı taşınan ilk salgın hastalığı tifüs’tür ve yaklaşık 20.000 ölümden sorumludur. 1847 yılında İrlanda’daki kıtlık sebebi ile Amerika’ya göç eden toplulukta görülmüştür. 1890’da Rus gribinden bir milyon, 20. yy’ın başlarındaki veba salgınında on milyon, 1918 yılında başlayan İspanyol gribinde yirmi milyon kadar insan ölmüştür. 1957 Asya gribinde 2 milyon, 1960’ta başlayan AIDS salgınında kırk milyon kişi ölmüştür. Afrika’daki ufak çaptaki salgınların yanında 2009 yılında Domuz gribi salgınında 284.000 ölüm olmuştur.

Görüldüğü gibi kıt korunma ve tedavi imkanlarına rağmen bitmeyen salgın yoktur. Neden durdukları konusunda da kat-i bilgiler yoktur. Kimisi 2 yıl kimisi 5-6 yıl sürmüştür, ama hepsi de bir yerde durmuştur. 

Korona virüslerin (SARS-CoV) yaptığı ilk salgınının çıkış yeri Çin’dir. İkinci Koronavirüs salgını MERS CoV ortadoğuda ortaya çıkmış yayılımı sınırlı olmuş. İki salgında da sayısı yüzlerle ifade edilen insanı öldürmüş. Her iki salgında klinik bulgular Covid-19 ile aynı ve tedavide başarısız olmuştuk. Korunma önlemleri yine aynıydı, eski önerilerin de şimdiki önerilerimizden pek farkı yoktu.

Salgınların nüfus artışını engellemesi nedeniyle günümüz Avrupa’sının refah düzeyini olumlu yönde etkilediği, feodalizmi yıktığı, kent mimarisini değiştirdiği, halk sağlığına katkı yaptığı ve ormanları koruduğu materyalist anlayışla sıkça tartışılır. 

Avrupa toplumlarına salgın hastalığın öğrettiği ilk şey temizlik ve hijyen idi. Günümüzde de farklı bir şey yok aslında. Çöplerin sokağa dökülmesinin yasaklanması, domuzların şehirde gezmesinin yasaklanması, pazarların temizlenmesi, hamamların açılması ortaçağda alınan önlemlerden bazıları idi. İlk karantina da 1377’de doğudan gelen gemileri bir sure Sicilya’nın Ragusa liman kentinde bekletmek ile ortaya çıktığı söylenir. Ancak Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) bir hadisi ’Bir yerde veba olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde veba ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız’ bize aslında karantinayı anlatır. 

Ortaçağda Avrupa’yı derinden etkileyen salgın insanların hayatı yaşayış tarzlarını, yönetim biçimlerini etkilemiştir. İnsanlar yapılarını buna göre yapmış, salgına kayıtsız feodal yönetim biçimlerine başkaldırmış, toplu ve sık yaşam tarzından uzaklaşmışlardır. Fiyatların düzenlenmesi, işçilerin çalışma şartlarının düzenlemesi salgınlarla ortaya çıkan ihtiyaçlar olmuştur. İnsanların sayısı azalınca işgücü kıymetlenmesi, pazarlık edilebilir olması  emek piyasasının oluşmasıyla sonuçlanır. Ücretleri artan işçilerin yaşam şekilleri değişti. Fertlerinin ölümü dolayısıyla aile yapısı bozuldu. Din görevlilerinin ölmesi de yönetime direk etki eden kilisenin bu etkinliğini kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. Latincenin hükümranlığını kaybetmesi de bununla alakalıdır. Küçük grupların elinde olan din ve öğrenime sıradan halkın ulaşmasına sebep olur. Din adamlarındaki bu yozlaşma kilisenin Avrupa’daki etkinliğinin yok olmasına sebep olur. Bu durum halkta da hissedilmesi halkın başka din ve inançlara yönelmesi sonucunu doğurmuştur.

Görüldüğü gibi salgınlar toplumsal davranışları, yaşam tarzlarını hatta dini inançları bile derinden etkilemiştir. Günümüzde de olan budur. Tokalaşmıyoruz, görüşmüyoruz, ibadethanelere gitmiyoruz, teknoloji ve internete esir düşüyoruz. Bakalım bu salgın bizi sosyolojik açıdan nasıl etkileyecek?
Kötü Etkilemesi için korku, panik ve kaosun hakim olması gerekir. Korku tedbirlerin artırılması için bir miktar gerekli olabilir. Ancak panik ve kaos toplumu derinden etkileyecek ve onarılmayacak yaralar açabilir.  Önceki salgınlardan öğrendiğimiz pek çok şey var. Bunları uygulamak yani tedbir almak en önemlisi. Cumhurbaşkanımızın da vurgulamış olduğu toplumsal dayanışma ve yardımlaşma insani özelliklerimizi kaybetmememize, panik ve kaosu uzak tutmamızı sağlar. Ayrıca sahip olduğumuz davranış biçimlerimiz ve Devlet geleneğimiz bizi diğer toplumlardan ayıran özelliklerimizdir. 

Ortaçağ Avrupasında geçmişle bağın kopmasının faydalı olduğu konuşulur. Ancak şimdi geçmişimizle bağın kopması yaşlıların ölümüyle olduğu kadar bize dayatılmaya çalışılanlarla da alakalıdır. Uyanık olmalı, aile ve toplumsal yapımıza, gelenek ve göreneklerimize sahip çıkıp bunları ustalıkla çocuklarımıza öğretmeliyiz. 
Sonuç itibarıyla azıcık korkalım, panik yapmayalım, tedbirlerimizi alıp yaşlılarımızı yaşatalım. 
Umarım faydalı olmuştur. 
#evdekal