​​İnsanları sayı ile ifade etmek ne acı değil mi? Yeni vakalar, hastalar, solunum cihazına bağlı olanlar ve yitip giden hayatlar… Bir kişi öldü, 10 kişiyi kaybettik, bugünkü ölü sayımız 100 oldu…

İlk vefat eden amcamızı hatırlıyorum. Daha da kayıp vereceğiz. Ancak bu kayıpları ve hasta olanları azaltmak bizim elimizde. Evet, salgını kontrol altına alma yolunda ilerlediğimizi söyleyebilirim. Bu cümleyi geçen bir haftalık vaka sayılarını yorumlayarak yapabiliyorum. Kaos ve panik isteyenlerin on gün önceki sokağa çıkma yasağı sonrası cuma günü kalabalığından beklediklerini alamamaları beni memnun etti ayrıca. Hep söylüyorum panik ve kaos salgında en istenmeyecek durum. Adeta robot gibi salgın kurallarına uymak gerekiyor.
 
​Salgın kontrol altına alındıkça kitlesel tedbirler azaltılacak. Ancak kişisel tedbirlerimizi azaltmak salgının tekrar başlamasına yol açar. Salgının bitmesi toplumun bağışıklanmasından geçiyor. Bağışıklanma iki şekilde olur: aşı üretimi veya hastalığın geçirilmesi. Hastalığın bulaştırıcılığına göre aşılanma ve hastalığı geçirme yüzdesi değişir. Hastalık çok bulaştırıcı ise toplum büyük oranda hastalığı geçirmeli veya aşılanmalıdır. Koronavirüsün çok bulaştırıcı olduğunu biliyoruz. O yüzden bağışıklanmanın yüzdesinin yüksek olması gerekiyor. Hastalığı geçirmenin de koronavirüsten korunmada zayıf olduğunu bildiren yayınlar var. Güney Kore’den gelen bilgiler COVID-19’un ikinci bir sefer geçirilebildiğini söylüyor. Bu bilgilerin daha da netleşmesi gerekiyor.
 
​Bağışıklanma için hastalığı geçirelim mi? Bu riskli, çok büyük bir kumar. Hastalığı ciddi geçirenler ölmese bile ciddi hasar alarak atlatıyorlar. Hastalığın geçirilmesi her zaman çözüm de olmayabiliyor. O yüzden aşılama bizim için asıl çözüm olacak. Aşıyı ilk bulan tabi ki önce kendi vatandaşlarını düşünecek. Sonra diğer ülkelere satacak. Peki aşıyı bulan dayatmalarda bulunabilir mi? Elbette bunu yapabilir. IMF kredi verirken ülkelere pek çok dayatmada bulunuyor. Aşıyı IMF’nin de sahibi olan küreselciler bulursa (ben ellerinde hazır olduğunu düşünüyorum) ne gibi dayatmalarla karşımıza çıkacaklarını hayal edebiliyorum.

Yerli aşının üretilmesi bizi bu konuda dayatmalara karşı korur. Sadece COVID-19 değil tüm aşıları yerli üretmemiz gerekir. Salgın bitti cümlesini çok büyük ihtimalle tüm toplumu aşıladığımızda söyleyebileceğiz. Bunun dışında aldığımız tedbirler kadar güçlü ve güvende olacağız.
 
​Peki aşı bulunmadan toplumsal tedbirlerin azaltılması söz konusu olur mu? Elbette olacak. Fakat kişisel tedbirlerimiz devam edecek. AVM’ler açılacak, lokantalar açılacak… Sosyal mesafe ve kişisel hijyen kuralları aynen devam edecek. Okullar açılacak mesela. Çocuklarımız sosyal mesafe ile gidip gelecekler okula. Vaka sayısında artışlar görülmesi halinde önce lokal sonra gerekirse giderek genişleyecek karantina tedbirleri tekrar söz konusu olabilecek. Kısacası toplum bağışıklanana dek salgın stratejisi ile hayatımıza yön vereceğiz.
 
​Peki salgın bu virüsle bitecek mi? Yeni salgınlar söz konusu olabilir mi? Bu konuda tahmin yürütmek zor. Fakat akıl yürütürsek salgının kendisine faydalı olduğunu düşünen kitle yeni salgınlar isteyecektir. O yüzden aşı geliştirme kapasitemiz çok sıkı olmalı. Aşı geliştirme hızı ülkenin bağımsızlığı ile alakalı olabilecektir. Her yeni salgından kurtulmamız yine o salgına karşı bulduğumuz aşı ile olacaktır.
 
​Umarım faydalı olmuştur.
 
​Sabırla tedbirlerimize sahip çıkma zamanı.
 
​Sağlıcakla kalın..