Repliklerini,  suflelerini hazırlayıp ve aynı zamanda yönetmenliğini Amerika’nın yaptığı ve başrollerini Juan Guaido ve avenelerinin paylaştığı “Darbelerin Efendisi” Yeni versiyonu ile vizyona girdi yine.
Günümüz dünyasının modern eşkıyası; maliyetleri de hesaba katarak, darbeler yolu ile kodladığı fedailerini başa getirerek bir nevi gözünü diktiği her yeri Amerika’nın arka bahçesi olarak görmekte, plan ve eylemlerini bu yönde yapmakta. İşin bu yönü ayan beyan, bir maskeye gerek duyulmuyor. Dost da düşman da belli çünkü dünya sahnesinde enseye tokat göze parmak siyaseti bitti.

Global çapta Türkiye, Rusya, İran, Çin ile çarpışan Amerika var olduğu günden beri fitne konusunda hep aktif. Her zamankinden daha fazla dolara susamış Dünya çapında ticaret hacmi için enerji için haraç kesen, din, dil, ırk ve renk tanımayan Siyonizm’in jandarması Amerika’nın zamanla Çin ve diğer devletler karşısında bir gün eriyip biteceğini de göreceğiz.

Amerika da bu şatafatlı günlerini elbet bir gün tarih kitaplarında okuyacaktır. Hoş şatafat ve süper güç tarifi kendilerinin tabiri. Toprak büyüklüğü, asker ve teknoloji seviyesi gibi kavramlarla da ifade edilebilen bir olgudur güç. Gerçek gücün merkezine inmek lazım. Güç bunlar ile olsaydı dünya tarihinde 44 milyon km kare toprağa hükmetmiş Moğollar tarih sahnesinden silinmezdi diye düşünüyorum.
Güç tabirinin altında yatan sırrı, gücün kaynağını merak edenler en yakın tarihimiz Çanakkale’ye, Osmanlı’ya, Osmanlı’nın teşkilatlanmasına ve en önemlisi tebaasının mozaiğine bakabilirler araştırıp okuyabilirler. Uzun lafın kısası tarih tekerrürden ibaret değil miydi?  A dostlar
Bu dünya sahnesinden nice Krallıklar, imparatorluklar velhasıl nice devletler geldi geçti. Yaşlı dünyamız ne firavunlar nice Trump’lar gördü.
Yapay olan güç her zaman el değiştirmeye mahkûmdur. Es geçtiğimiz nokta algı yönlendirmeleri arasında kaçırdığımız, Bildiğimiz ama unuttuğumuz bir gerçek var gücü sınırsız muktedir olan tek hükümran sahibi olan Allah‘tır.
Güneş batıdan doğana dek bu gündemler bu mücadeleler bitmeyecek. Velhasıl Hak ile Batılın, Nur İle Küfrün savaşı devam edecektir. İşin özü de budur. Konu konuyu açıyor esasında sizi de çok sıkmadan başka bir hasbihalde görüşmek dileği ile bir şiirle vedalaşalım bugün. Selam olsun gücün değil Hakk’ın safında duranlara ve selam olsun gücüne rağmen tevazu ehli olanlara.

Mağrur Olma

Sükûtu kuşanarak binin yağız atlara
Aldanmayın dik durun yalan dolan tatlara
Aldığınız her nefes sayısınca dost bulun
Selam olsun her daim gönül bilen zatlara

Nice sultanlar geldi bak nerde Süleymanlar
Dünya molagahında durdular bir zamanlar
MUHYİ’nin kudretiyle yaşadılar gittiler
Geriye ne can kaldı ne de şanlı makamlar

Ve bizi de bekleyen uzunca bir sırat var
Gücün ve kudretin de her şeyin bir sonu var
Tevazudan vazgeçme makamına güvenme
Mağrur olma padişah senden büyük ALLAH var.

Ömür Dilekmen….