Hekim olarak çalışmamın yanında değişik görevlerde çalışan arkadaşlarım, asistanlarım ve öğrencilerim var. Temelde yakınmalar hep aynı. İtibar, çalışma koşulları, geçim sıkıntısı. Bilirsiniz. Doktor deyince esnaf her şeyin fiyatını ikiye katlar... Çünkü doktor pazarlık edemez, etmek istemez..
Açalım biraz; sorun anne babalara, doktor çocukları ailenin en akıllı, zeki çocuğudur. Çoğunlukla ya okul birincisidir, ya da derece yapmıştır, kesin. Mahallede de akıllı çocuk olarak tanınırlar. Çünkü derslerini aksatmazlar, kimseyle tartışmazlar, kavga etmezler. İlkokul, orta okul, lise.. Ardında 6 sene Tıp Fakültesi, ardından 4-5 sene uzmanlık, yetmedi 3 sene yan dal uzmanlığı, her biri için 2 sene, toplam 6 sene mecbur hizmetler derken dolu dolu 15-19 sene çalışarak bir mertebeye geliyorlar. Bu kadar sene hayatı ders çalışarak, hasta ve hastalıkla mücadele ederek birisinden kavga, eylem, grev bekleyebilir misiniz? Grev yapacağım diyen bile hastaları arayalım da gelmesinler hastaneye demekteler..
Ancak gelinen noktada pek çok hekim artık çocuklarını özel okullarda bile okutamaz duruma geldi. Maaş bordrolarını babalarına bile gösterdiklerinde inandıramıyorlar. Kimse inanmıyor. Evet hekimler geçim sıkıntısı çeker duruma geldiler. Asgari ücretin on katı maaştan, iki-en çok üç katı maaşa kadar düştü durum uzman hekimlerde. İnanması güç değil mi.
En zor durumlardan birisi de tıbbi kötü uygulama davaları. Bu davalarda hekimin 30 yıllık birikiminin tamamını vermeleri istendiği oluyor. Bu yüzden kimse riskli ameliyat yapmak istemiyor artık. Yapsa da nasıl olur da dava edilmem diye kılı kırk yarıyor. Mümkünse yapmıyor ameliyatı. Bir apendisit ameliyatının hekime getirisi 180 lira civarında, dava konuları 3-5 milyon tazminatla sonlandığı oluyor. Sigorta yaptırıyor hekim, ancak 400-500 bin lirasını karşılıyor onlar da. Kalanı hekim versin. Bu da hekimin tüm birikimini alıyor elinden. Başka ülke veya meslek grubunda böyle bir durum yok. Tazminatları hep kurum ödemekte. Ancak kasıtlı durumlarda hekimler sorumlu tutuluyor. Bu da apaçık canilik zaten.
Sonra sağlıkta şiddet. En kolay şikayet edilebilir meslek. Kafasına esen şikayet ediyor. Sırf hekimleri şikayet etmek için hat var hepiniz biliyorsunuz. Bu şikayetlere cevap vermek durumuna kalan hekimin motivasyonunu siz düşünün artık. Acillerde, yoğun bakımlarda, polikliniklerde her gün değişik derecelerde fiziksel ve sözel şiddete maruz kalıyor hekimler. Hangi birisi için karakola veya adliyeye gitsinler... zaten hemen her hekimin bir tazminat davası var süren. Bir de bunlar için gidecekler şimdi adliyelere. Hayatları boyunca polis yüzü görmeyen, kavgadan uzak hekimler adliyelerde çokça vakit geçiriyorlar artık. Ya da şikâyet etmekten vazgeçiyorlar artık. Sonu gelmiyor çünkü.
Hekimler TTB (Türk Tabipleri Birliği)’den kendilerini sıyırmak istiyorlar. TTB ile anılmak istemiyorlar. Artık marjinalleşmiş bir topluluk olan TTB’nin kendilerini temsil etmediklerini düşünüyorlar. Bu konuyu daha sonraki yazılarımda açacağım. Yeni oluşum içindeler. Kendi sendikalarını kuruyorlar. Mevcut sağlık sendikaları içinde hekimler var; ama onlar da Hekim dışı sağlık personeli haklarını önceledikleri için bu sendikalarda mutlu değiller. İşi hekim maketi yakmaya kadar götürdüler sonuçta. Sağlık Sendikası adı altında hekim maketi yaktılar. Hekime zam olmasın diye. Ya bize de olsun, ya hekime de olmasın... Sonuçta hekime de olmadı.
Evet hekimler kaybolan haklarını geri almak için çaba içine girdiler. Söylemleri de bu şekilde. Bakalım süreç önümüze neleri getirecek?