O kadar hastalıkla ilgilendik ki hastalığa karşı koruma sistemimizi bir anlatayım dedim. Bağışıklık sistemi deniyor ama bizler siz anlamayın diye bazen immunite diyoruz. Gerçi siz anlamayın diye çokça değişik kelime kullanıyoruz. Tıpkı hukukçular gibi. Sanki bu iki ilim mensupları haricinde anlaşılmasın diye şifreleniyor. Giderek de artıyor bu anlaşılmaz ilim çeşitleri.. Neyse ben bu makalemi iyi okumanızı tavsiye ediyorum, buradan kanser ve romatizmaya atlama yapacağım.. Sonra neydi ne oldu demeyelim..
Bağışıklık sistemi bizi hastalıklardan korur, net bu. Enfeksiyonlardan, zehirlenmelerden, kanserlerden kısaca zararlı maddelerden.. Vücudumuzda bununla alakalı çalışan, görevi vücudu korumak olan hücreler bulunur. Bazıları yabancıyı tanımlayıp hem öldürücü hücrelere sunar; 'Bakın ben bu yabancıyı tanımlayıp tarifledim, hem öldürmeye çalışın, hem de hafızaya alın ki bir daha geldiğinde hazırlıklı olalım' der. Kimi cengaver hücre daha tanımlanmadan atlar bakteri üstüne, kimi kendine tanıtılmasını bekler saldırmak için, kimi hücre de tanıtılan zararlıya karşı ürettiği proteinlerle savaşır.
Hani bu yabancı madde tanımlamayan hücrelerden bahsettik ya.. İşte bunlar sadece yabancı kanserli hücre, bakteri, virüse vs. bakmaz.. Sürekli tanımlama yapar. Mmm.. Bu bizim beyin hücresi, bu kas, bu böbrek derken her şeyi kontrol eder. Zararlıları tespit ettiği kadar zararsızları da tespit eder. Onlara karışmaz. Aynı zamanda faydalı bakterilerin oluşturduğu floralarımaza da karışmaz(mikrobiyatacılar kızmasın, tamam mikrobiyomumuza). Boğazda, midede, barsaklarda.. Faydalı olanlara karışmaz. Amacı zararlıları bulup tanımlamak veya yok etmektir. Bu durum bağışıklık sistemimizin normal çalışmasıdır.
Bağışıklık sistemimizin anormal çalıştığı durumda neler olur? Gerektiğinden az çalışırsa kanser olabiliriz mesela, veya ufak bir enfeksiyon bizi öldürebilir. Mesele yabancı veya zararlıyı bulup, tanıyıp yok edebiliyormuyuz? Yoksa edemiyor muyuz? Yok etmemiz gereken sürekli çoğalacağım diyen bir karaciğer hücresi de olabilir, bakteri de, virüs de.. Akrep zehiri de olabilir, tetanoz toksini de. Pekii, fazla çalışırsa ne olur, her şeyden korunur muyuz? Yok bu da zararlı. Aşırı madde üretiminden depo hastalıklarına da tutulabiliriz(fazla madde organlarda birikir), çeşitli romatizma hastalıklarımız da olabilir, allerjik şoka da girebiliriz.
Dediğimiz gibi karşılaştığımız maddeleri hafızaya atabiliyorsak ikinci-üçüncü karşılaşmalarda zararlarından kolaylıkla korunabiliyoruz. Ya da allerjik şok gibi hayatımız tehlikeye girebiliyor. Yani vücudumuz ikinci kez karşılaştığı mikroplara ya da zehirlere daha etkin yanıt oluşturabiliyor. Mikroplara karşı bağışık olduk diyoruz. Hastalık bağışıklık bıraktı diyoruz. Her enfeksiyon bağışıklık sağlar mı? Hayır tabi ki. Aşı da bu işte.. Bizde bağışıklık bıraksın, hastalıkla karşılaşınca savunma hücrelerimiz tecrübeli olsun daha kolay hastalıkla savaşsın diye uygulanır. Bu ikisi aktif bağışıklık.
Bir de pasif bağışıklık var ki bu da hazırdaki savunma bileşenlerini faydalanıcıya vermekle oluyor. Hasta bağışıklık bileşenlerini kendisi üretmediği için, olaya aktif katılmadığı için pasif bağışıklama deniyor. Korona virüs tedavisindeki serum tedavisi bu.
Yarın bağışıklık sistemimize korona penceresinden bakalım...