Çocukluk yıllarında bize okutulan, seyrettirilen kısaca bellettirilen her öge önemlidir. Kişiliğimizin olgunlaşmasında, davranışlarımızın biçimlenmesinde, hayal ve hedeflerimizin netleşmesinde bu yönlendirmeler etkilidir. Gelecekte algı kavramımız ve olaylara karşı reflekslerimiz bu yaşlarda belirmeye başlar. Çocuk yaşlarda ruhsal ve bireysel olarak eğitilip ve yönlendiriliyoruz. Bireyi nasıl eğitip yönlendirirsen toplumun gelecekteki yönlenmelerini ve reflekslerini belirlersin. Bu eğitim silsilesi içinde yabancı ve düşman algısı da rahatlıkla oluşturulur, tarih bilinci de.. Tarih kitapları bu ötekileştirmenin başrolündedir. Böylece tüm hayatı etkileyen biçimlendirilmiş önyargı ve algı perspektifine sahip oluruz.
Şimdi bir kendimize bakalım. Şu andaki algımız nedir? Kimlere karşı önyargılıyız? Sıralayalım. En kadim düşmanımız kim desem pek çoğumuz Yunanistan deriz ama batıyı dost kabul ederiz. Doğu, özellikle de Ortadoğu’yu kişiliksizleştiririz. Arap dendiğinde kafanızda beliren kavramı düşünün. ABD’yi düşünün, her an dünyanın kurtarıcısı değil midir onlar? Bulgaristan ayrı düşman, İran ayrı, Ermenistan ayrı.
Oysa Yunanistan ne zamandan beri bizim harcımız oldu? Denk miyiz? Çapı ne bu ülkenin? Her türlü yıkımın aktörü İngiltere mi yoksa PKK uzantılarını bağrına basan Almanya mı dostumuz? Ermeniler soykırım yaptığı halde bizi bununla suçlayan Fransa mı, İsviçre mi? Neden Arap’ları kişiliksiz insanlar olarak nitelendiririz veya onlar neden Türk’leri sevmezler? Neden ABD ile hep dost olmayı istiyoruz? İran neden hep güvenilmezimiz? Neden en mazlum halk olarak yahudiler parlatılıyor? Ne Yunanistan’a denkiz, ne batı bizim dostumuz, ne de düşmanımız düşman. ABD dostumuz olmak zorunda değil, Avrupa zaten hiç dostumuz olmadı. Ortadoğu halkı bizi daha çok benimserken yöneticileri daha bir düşman kesiliyor. İsrail ise bizi direk karşısına hiç almadı. Hep maşa kullandı.
Bu algı oyunları daha çocuk yaşta oynanmaya başlar. Sadece bize değil Yunanistan’da ayrı, Ortadoğu’da ayrı, İran’da ayrı. Kendi çocuklarına da benzer algı oyunlarını oynarlar. Düşündünüz mü hiç neden misafirperveriz biz? Hintliler? Afrikalılar ? Batıya karşı herkes misafirperver. Çünkü arıza çıkarmayalım diye batının bize dikte ettiği öğretilerden birisi bu.
İngilizler asildir, Almanlar disiplinli, Amerikalılar ise çılgın. Zihnimizde böyle canlanır değil mi. İngiliz asaleti denir. Kraliçeleri dünyanın her bir yerinde kıymetlidir. Aslında Avrupa’nın tüm kraliyet aileleri kıymetlidir. Öyle öğretilir çünkü tüm çocuklara. Hintliler ve Afrikalılar neden beyazlara hep efendim çekerler? Ya diğer devletler.. Japon imparatoru madara edilmiştir, Çin’in zaten imparatorluğu kalmamıştır, Rus’un çarını yerle bir ettiler. İran şahını, Arap şahlarını, Afrika kabile reislerini, Asya, Güney Amerika krallarını, Osmanlı padişahlarını tarihe gömmüşlerdir. Bize şimdi yabancı değil mi Osmanlı? Tarih kitaplarında öğretilen iyi Osmanlı’nın çok geçmişte kaldığı değil mi? Son zamanları her yönden çirkinleştirilen devlet değil mi Payitahtımız. Yoksa tarihimiz bize söylenen Cumhuriyetle mi sınırlı? Neden Museviler 3 bin yıllık Süleyman mabedinin izlerini arıyorlar ve biz 80 yıllık bir tarihe mecbur ediliyoruz?
Neden böyle hissediyoruz ve böyle düşünüyoruz? Bunlar doğru mu? Yoksa bunlar bize doğru mu hissettirilmiş? Zaten batı bizi hor görmekte hep haklı değil midir? Yunan ve Ermeni çocukları Türklere düşman yetiştirilmez ler mi? Demiştim ya bu algı ve hissiyatlar çocuk yaşta beynimize kazınanlardır.
Şimdi Afyon ne ise 1900’lü yılların başında Halep oydu. Kars ne ise Trablus oydu. Denizli ne ise Bağdat oydu. Van ne ise Selanik oydu, Üsküp oydu. Sinop ne ise Kahire oydu, Bingazi oydu. Urfa ne ise Kudüs oydu, Mekke oydu, Medine oydu. Yani bunların hepsi bizim topraklarımızdı. Şimdi bütün buralarda eski akrabalarımız olsa da ne işimiz var oralarda diyoruz değil mi? Bu doğru mu? Yoksa orada olmamızın yanlış olduğu bize yıllar yılı dikte mi edildi?