Başımıza gelen tüm kötü şeylerin tek müsebbibi başkalarıdır azizim. Diğer insanlar olmazsa, şu fani dünyada gül gibi geçinir gideriz. Tüm insanlar neredeyse, birbirleriyle psikolojik bir harp içindedir. Oğullarını kızlarını yoldan çıkaran veya kocalarını kahveye alıştıran, diğer arkadaşlarıdır. Adamın karısı melektir normal şartlarda, görüştüğü diğer kadınlar şeytanlaştırmıştır hanımefendiyi. Sıra beklerken asla kaynak yapmayız, hep başkaları gelir girer araya. Trafikte mükemmelizdir. Kuralları asla çiğnemeyiz trafik alt üst olmuşsa, başkaları yüzündendir. Başkaları yüzünden “dinden” soğur, başkaları yüzünden “iflas” ederiz. Hep başkaları eksik ve kötüdür. Bizse “pirüpak”.
Konu başkaları olunca adalet dağıtmak kolaydır. “Başkaları için bizde her zaman bir başkasıyızdır”. Biz yapınca doğru olan şeyler, diğer insanlar yapınca yanlış oluverir. Başkalarıyla o kadar çok ilgileniriz ki, kendimizle ilgilenecek vaktimiz hiç olmaz. Yaptığımız iyilikleri bile başkaları duysun diye yaparız. “Çoğumuzun içinde başkaları dolaşmıyor mu zaten”.
Var oluşuna en büyük saldırı değilmidir, çocuklarımızı eşlerimizi başkaları ile kıyaslamak. Yarın öbür gün başkaları karşısında da ezilmemelerini, omurgalarının dik sağlam durmasını nasıl bekleyeceğiz.
Margaret Atwood konuyu çok güzel özetlemiş. “Başkaları hakkında çok fazla şey bilmek, insanı o insanların egemenliği altına sokar, sizin üstünüzde hak iddia etmeye başlarlar. Neyi neden yaptıklarını anlamaya zorlanır ve sonunda karşılarında zayıf düşersiniz.”
Çocukken mahallede kavga ettiğimde, oğlum Niye kavga ediyorsun diye, iki tokatta Babam atardı. Baba benim suçum yok, önce onlar başlattı diye ağlamaya başlardım. Diğer çocukları suçlamaya çalışırdım. Gir içeri eşek sıpası diye iyice sinirlenirdi. “Bırak başkalarını, önce sen adam ol” derdi. Olanları izleyen annem, “gül gibi çocuğumu” ne hale getirdiler diye arkadaşlarıma hayıflanırdı. Annem için diğer çocuklar kusursuz bir şekilde suçluydu. Hemfikirdik annemle her zaman. Babam ise önce kendime çeki düzen vermem gerektiğinin mutlak anlamda farkındaydı. Şimdilerde babamı daha iyi anlıyorum. “Gerçekleri başka türlü örtbas edemezdim. Savunma mekanizmamı sağlam kurmuştum. Zeytinyağı gibi üste çıkmamın ön koşulu diğer arkadaşlarımı suçlamaktan geçiyordu.”
Bugünlerde daha bir anlamı olur diye, Filistinli şair “Mahmut Derviş” le yazımızı noktalayalım.
“Kahvaltını hazırlarken başkalarını da düşün,
Güvercinlerin yemini dahi unutma.
Kendi savaşının içindeyken bile,
Selamet isteyenleri unutma.
Su faturanı öderken rahatça,
Buluttan su emenleri unutma.
Evine döndüğünde birden,
Çadırda yaşayanları unutma.
Uzanıp gecenin üstüne yıldızları sayarken,
Yatacak yeri olmayanları unutma.
Sloganlar savururken özgürlüğün için,
Söz hakkı olmayanları unutma.
Başkalarını da düşün”.
Ufacık bir not.
Her yerde muhteşem bir sonbahar güzelliği, muazzam bir renk cümbüşü var, sonbaharı kaçırmayın.
Sağlıkla ve mutlulukla kalın..