Biliyorsunuz 23 Haziran’da yapılan yenileme seçiminde Ekrem İmamoğlu İstanbul’a belediye başkanı seçildi. İmamoğlu her ne kadar belediye başkanı seçilse bile sanki bir parti lideri, bir cumhurbaşkanı adayı gibi tavırlar sergiliyor. Bunu neye yormalı insan kestiremiyor! Çünkü medyanın kahir ekseriyeti de İmamoğlu’na parti lideriymiş veya cumhurbaşkanı adayıymış gibi bir muamele çekiyor! Belediye başkanlığı ile parti liderliği veya cumhurbaşkanı adaylığı arasında dağlar kadar fark vardır diye düşünüyoruz biz! Fakat ortaya çıkan görüntü hiç de öyle değil.
İki aydır belediye başkanlığı yapıyor İmamoğlu. İlk günlerde üst düzey atamalarda nasıl bir yol izleyeceği hep merak konusu olan İmamoğlu yeni yeni yapmaya başladı atamalarını. Genel sekreter, genel sekreter yardımcısı gibi, genel müdürlükler gibi üst düzey atamalarda kimleri göreve getireceğinden daha çok hangi kesimden atamalar yapacağı merak edilen İstanbul belediye başkanı, nihayet insanların bu meraklarını gidermeye başladı.
Canan Kaftancıoğlu’nun DİSK eski başkanı Süleyman Çelebi’yi genel sekreter olarak ataması için getirmesi üzerine muhtemelen “Ne oluyoruz? DİSK mi hâkim olacak belediyeye?” diye düşünen İmamoğlu, Çelebi’nin yerine Koç grubundan birini getirdi. TÜPRAŞ’ta CEO’luk, SOCAR’da Türkiye ofisi başkanlığı da yapan Yavuz Erkut yeni genel sekreter olarak göreve başlatıldı.
Genel sekreter maaşları kaç liradır bunu bilemeyiz, ama şöyle bir çıkarımda bulunmak mümkün: Devlet kurumundaki maaşlar özel sektör tepe yöneticilerinin maaşlarının neredeyse onda biri kadardır! Yavuz Erkut TÜPRAŞ CEO’luğu yaparken muhtemelen 5 sıfırlı bir rakamla maaş alıyordu! Genel sekreter olarak şimdi alacağı maaş ise nereden baksanız TÜPRAŞ maaşının 10’da 1’i kadardır ve bu rakam da 15 bin lira civarındadır. SOCAR maaşını ise hiç hesaba katmamak gerekir, çünkü uluslararası firmaların Türkiye ofisinin başında bulunanlar maaşlarını TL olarak alacak değiller herhalde!
Meseleye sadece maaş açısından bakıldığında TÜPRAŞ veya SOCAR bırakılıp da bir büyükşehir belediyesinin genel sekreterliğine gelinmez! Genel sekreterliği tercih edebilmek için çok idealist ve dava adamı diye nitelendirilebilecek bir zihinsel yapıya sahip olmanız gerekir! Ya da aidiyet hissettiğiniz kesimin görevlendirmesi sonucu böyle bir görev kabul edilebilir! İmamoğlu çok idealist birisi olduğu için muhtemelen genel sekreteri de idealist biri olmalı ki özel sektörde aldığı maaşın onda birine genel sekreterlik gibi bir görevi kabul etti!
Tabii İmamoğlu sadece Yavuz Erkut’u getirmedi TÜPRAŞ’tan. TÜPRAŞ’tan başka isimler de İstanbul belediyesine tepe yönetici olarak getiriliyor. İmamoğlu’nun Koç grubundan bu transferleri ittifak partileri tarafından nasıl karşılanıyor, bilemiyoruz! CHP – İP – HDP memnun olmasa da Koç grubuna itiraz edebilecek durumda değiller! Onun için de sanıyoruz ki İmamoğlu da bunu hesaba katarak Koç Grubunu siyasi müttefiklere karşı bir kalkan olarak kullanıyor! DİSK gibi militan bir gruba İstanbul belediyesini teslim etmektense Koç Grubuna teslim etmek evladır diye düşünüyor olmalılar! Zamanla göreceğiz bakalım mesele nerelere kadar uzanacak!
“GARİBANIN CUVARASINDAN NE İSTİYORSUNUZ?” sözünün perde arkası.
Allah rahmet etsin Neşet Ertaş bir televizyon programında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Başbakan iken bu cümleyi kurmuştu: “Garibanın cuvarasından ne istiyorsunuz Başbakanım?”
Son aylarda sigaraya iki defa zam gelince rahmetli Neşet Ertaş’ın bu cümlesi geldi aklıma. Sigara yasağı, sigara zamları, sigaranın zararları, faydaları gibi meselelerden bahsetmek için hatırlamadım bu cümleyi. Burada o meselelere girmek yerine Neşet Ertaş’ın o programa katılmasının perde arkasını anlatacağım!
Televizyonda o programın yapıldığı dönem de yine bir seçim dönemiydi ve Başbakan Erdoğan televizyon programında siyaset konuşmak yerine kültür sanat konuşulsun, siyasetin dışında bir program olsun istiyordu. Basın müşaviri de o dönemde şimdinin hızlı muhaliflerinden Karar gazetesi yazarı Akif Beki idi.
Akif Beki programda kültürün sanatın, türkünün konuşulabileceği bu toprakların yetiştirdiği son zamanların en önemli isimlerinden Neşet Ertaş’ın da programda olmasını temin etmek için epey gayret sarf etmiş, ama bozkırın tezenesini ikna edememişti. Bana daha sonra Bayram Bilge Tokel anlatmıştı. Bayram abinin anlatımıyla olayın gelişimi şöyle:
Akif Beki bozkırın tezenesini programa katılmaya ikna edemeyince “Neşet Ertaş’ı ikna ederse ancak Bayram Bilge Tokel ikna edebilir” diyerek gecenin bir yarısı telefonla Bayram abiyi aramış. Bayram abi “katılması için ikna etmeye uğraşırım” diyerek Neşet Ertaş’la telefon irtibatına geçmiş.
Neşet Ertaş, Bayram abinin ikna çabalarını da “Bayram gardaş, benim siyasetle işim olmaz. Şu partili, bu partili gözükmem beni dinleyenlere haksızlık olur” manasında sözler söyleyerek savuşturmaya çalışmış. Fakat Bayram abi ipin ucunu bırakmadan “Programın partiyle falan alakası yok. Kültür sanat programı olacak, türkü konuşulacak. Herkes seni tanıyor, senin partili olmadığını biliyor. Hem Tayyip Erdoğan herhangi bir parti lideri olarak değil, o programda bu ülkenin Başbakanı olarak bulunacak” gibi mazeretlerle zor bela Neşet Ertaş’ı programa katılmaya ikna etmiş.
Bozkırın tezenesi ikna olmasına olmuş, ama Bayram abiye “Bayram gardaş, bu cuvara meselesi benim canımı sıkıyor. Programda cuvara yasağını eleştireceğim ona göre” demiş. Hatırlayanlarınız olacaktır, o günlerde kapalı mekânlarda sigara yasağı uygulaması yeni yürürlüğe giriyordu ve epey de sıkıntıya mal olmuştu! Ben şu anda hatırlamıyorum, ama belki de yeni bir sigara zammı uygulamaya girmişti!
Neyse… Bayram abi Neşet Ertaş’a “Sen istediğini söyle abi” diyerek ikna sürecini sonlandırmış. Akif Beki’yi arayarak “Neşet Ertaş programa katılacak. Sigara yasağını da eleştirecek haberiniz olsun” diyerek müjdeli haberi vermiş. Bozkırın tezenesi programa katıldı ve dediği gibi de sigara yasağını “Garibanın cuvarasından ne istiyorsunuz?” diyerek eleştirdi.