Hayatım boyunca vazgeçmediğim şeyler, o kadar çok canımı sıkmıştır ki anlatamam sizlere. Gereksiz ve anlamsız bir sürü şeye o kadar vakit ayırdığımı şimdilerde düşündüğümde, hayıflanmıyor değilim.
Ve bugün daha iyi anlıyorum ki, vazgeçmediğim veya vazgeçemediğim sırtımdaki patates çuvallarından kurtulamadığım sürece, iyileşmek pek mümkün olmayacak.
Durumun gerçekliğini kabul etmesem de, Çoğu zaman ifa etmekte zorlansam da, bu eylem beni her zaman “mükemmel” hissettirmiştir.
Olur olmadık gereksiz onca şeye, “bir kanser hücresi” gibi yapışıp kalmanın ne anlamı olabilir ki. Benim için öğrenilmesi en zor duygu budur belkide! Ağırlıklarımından kurtulamadığım sürece, emeklerim her zaman karşılıksız kalmıştır. Çok geç öğrensem de, insan vazgeçebildiği şeylerin karşısında güçlü dururmuş. Durumun gerçekliğini kabul ettiğim sürece, ne kadar doğru bir tercih yaptığımı görüp, kendimle gurur duyduğum zamanlar bile olmuştur.
Olmayanla bitmeyen kavgamda, olanı kaybetme korkumdan, sürekli oldurma kaygımdan vazgeçtim. Dinlemeyi zayıflık, geri çekilmeyi yenilgi, ertelemeyi tembellik sanmışım. Bazen vazgeçerek kazandığımı hele birde doğru yaparsam hayat kurtardığını her zaman unutuyorum.
Babam şirkete uğradığı zamanlarda, müşteri veya misafirlerimizin “sigara” içtiğini gördüğünde, “yazıktır günahtır evladım vazgeç bu meretten, sağlığına parana yazık, evlatlarının rızkını verme bunlara” diye ufaktan fırça çeker. Bunun muhatapları ise elindeki sigarayı utancından arkasına saklar, yüzü kızarırdı. Ellerinden öperim haklısın Amca bırakmamız lazım der, durumu kurtarmaya çalışırdı. “Vazgeçmediğimiz her kötü alışkanlık, patlamaya hazır bir bomba gibi, günün birinde bizi yok edecek farkında değiliz”.
Vazgeçmemiz gereken şeylerden vazgeçmediğimizde bir bulguya rastlıyoruz, “Concorde sendromu”. Concorde sendromu, yapılan bir yatırımın içerdiği genel kayıpları göz önünde bulundurmak yerine, yatırılan kaynağın kaybedilmesinden kaçınılarak, daha fazla yatırım yapmayı içeren bir durum. Bu kelimeyi “iş dünyasına” uyarlarsak, adı “parayı batırma yanılgısı” olarak önümüze çıkıyor. Bireyler kazançlarından çok yitirdiklerinden dolayı Harekete geçer ve yitirdiklerini kurtarmak için, daha riskli davranışlar sergilerler. Örnek: Borsa.
İşte tam bu anda “vazgeçmek hayat kurtarır”. Kişi bu bulguyu fark ettiğinde, öncelikle içinde bulunduğu süreçteki “kar-zarar” analizini düzenlemelidir. Gerçekçi bir karar, geçmişte yapılan yatırımlara göre değil, gelecekte olan kazanımlara göre yapılırsa fayda sağlar. Bireyin, gördüğü zararı önemseyip, daha mantıklı tercihler doğrultusunda ilerlemeye devam etmesi, olumsuz gidişatı olumluya çevirerek, sürecin daha sağlıklı ilerlemesi için bir fırsat sağlar. Cüneyt kaşeler in dediği gibi, “verilmiş en büyük güç vazgeçmektir”.
Son olarak, Ataullah İskender’i son noktayı koymuş.
Vazgeçebildiğin şeyin sahibi sensin;
Vazgeçemediğin şey senin sahibindir.
Sağlıkla ve neşeyle kalın… Nisan 2024
Not: Ülkemizin de içinde bulunduğu kuzey yarımkürede bahar mevsimi. “Kırkikindi” yağışları günlerimizi şenlendiriyor. Her yerde Bir “uyanış”, bir “çılgınlık”, bir “mucize”. Doğayla kucaklaşın. Âdeta tazelenme ve gençlik aşısı vadeden bu sihri, kaçırmayın.
Kaynak: Gökhan Çınar