Yeryüzünde ilerlemeyi sadece teknolojik “ilerleme “olarak algılayan acayip bir zamanda yaşıyoruz.
Demirden, çelikten kendi ellerimizle yaptığımız aletleri hayatın merkezine koyuyor, doğayla, yağmurla, ağaçlarla, nehirlerle haşır neşir BİR olmayı, sonra oradan aldığımız ilhamla hayata akmayı es geçiyoruz.
Hâlbuki doğadan bir parçayız ve şehirlerin betonlaştığı gerçekliğine rağmen, bir şekilde doğayla birkaç temasımızın olması gerekir.
Tam da bunun içindir ki bugünün şehirlere sıkışmış kalmış insanı, alabildiğince kırılgan, gerçek anlamda (içsel / psikolojik) güçten yoksunken, dışarıda olabildiğince görenlerinin gözünde, güçlü gözükmek istiyor /gözükebiliyor.
Hislerden samimiyetten yoksun sahtelikler, maalesef hayatın kendisi oldu.
Hissetmekten çok düşünüyoruz.
Düşüncelerimizin çoğu da kendimize ait değil.
Çoğusu kitle iletişim araçları ile zerk edilmiş, tüketim toplumunun gönüllü kölesi olmaya yarayan düşünceler.
Değerden yoksun günübirlik, kullan at düşünceler ve insanlar sarmalında yaşıyoruz.
Bu durumun farkına varan, acısını çekenler, bu dilin /yaşamın bütün albenisine rağmen kendini dışarıda tutmaya çalışması iyi bir şeydir.
Çünkü bu dil hayatı kuşatan bütün alanlara değil, insanı sadece etiketlere ve teknolojik determinist bir anlayışa indirgeyen bir dil, ve en azından bu yozlaşmaya direnen "biz" orada olamayız. Olmamalıyız.
Orada olmak, karşıtına dönüşmek ve "kendini " olumlu anlamdaki insanı anlamlandıran değerleri inkâr etmektir.
Dolayısıyla etiketler dünyasını ve teknolojik determinizmi tek gerçeklik olarak algılatan, algılayan mekanizmanın içinde olmamak güzelliktir.
Teknolojik ilerlemeyi ilerlemenin kendisi zanneden paradigma / dil tabii ki hayatı kolaylaştıran teknik anlamda insana fayda verebilir, bu gerçekliği yok saymıyorum ama insana ve hayata dair değer üretemez.
Mesela bir şair gibi hissedemez ve onun gibi yaratamaz.
Gel gör ki şairler de bitmeye yüz tuttu ve hatta neredeyse bitti ya.
Ki kanımca felaketlerin en büyüğü de bence budur.
Şair de şiirler de ölmüş durumda…
Günümüzde hayatımızı anlamlandıran değer katan büyük eser sahibi uluslararası ve ulusal çapta şair / şiir yazar / roman ressam / resim var mı?
Neredeler?
Maalesef eskilerde kaldı.
Öyle değil mi?
Gözlerimizin önünde tükeniyoruz farkında değiliz.
Pekala neden?
İnsanın sahip olduğu tüm bilgi zekâ uzmanlık, yaratıcılık, git gide daha fazla para kazanmak için mal üretmeye indirgeniyor.
Yaratıcı olan, hayata anlam ve değer katan idealist insanlar Mevcut değerler dizisi içinde hayata tutunamazken, parayı
akamı statüyü / etiketi ölümüne sahiplenenler, hayatı son Sürat anlamsızlaştırmaya canhıraş bir şekilde çabalıyorlar.
Teknolojik üretim ve onun ürettiği insanın eşyayla ve insanla olan ilişkisindeki kullan at anlayışı / kültürü yaşamın kendisi / amacı haline dönüştü.
Bir araya geldiğimizde de kadim bilgelikten, edebiyattan, sanattan felsefeden neredeyse hiç bahsetmiyor, ama günlük siyaseti, siyaset üzerinden statü, etiket, makam, para nasıl elde edebileceğimizi ,işimizde hep nasıl daha fazla kazanacağımızı, evlerimizi arabalarımızı çoğaltıp sermayeyi nasıl büyüteceğimizi konuşuyoruz.
Öyle değil mi?
Heyhat!
Hâlbuki bu dil / anlayış sana birtakım oyuncaklar sunar, ama değerler sunamaz.
Biliyorsun...
Bu dil / anlayış / kültür, seni belki dıştan zenginleştirebilir, ama içten yoksullaştıracaktır.
Kesinlikle böyledir.
Evet, bugün artık insanı okuduğunda sarsan şiirler, romanlar, resimler özgürlükçü teolojik yorumlar OLUŞMUYOR
Çünkü bizler değerler sıralamasının yerlerini anlamsızca bize acı verecek şekilde değiştirdik.
Vesselam
Not: Yazıda geçen "şiir yaratmak” da kast edilen " yaratmak "yanlış anlaşılmasın...
Arapçada ki yaratma ile Türkçede ki yaratma aynı anlama gelmez.
Buradaki yoktan yaratma değil.
Var olanı farklı bir gerçeklikte yeniden var etme anlamında yaratmadır. Takılanlar olabilir.
Bu vesileyle ...
İlgilisinin bilgisine sunulur.