Müslüman’ca düşünmek ve bakmak aynı zamanda yaşanan sorunlar için bir çözüm üretmiş olmayı gerektirmez mi?

Eğer varsa, böyle bir çözüm teklifi nasıl olmalıdır? 

Böyle bir soruya, antitez ve ‘alternatif proje’ kavramlarına ve yaklaşımlarına sıcak bakmayan, bu yaklaşımları sathi ve kompleksli bulan biri olarak;

özgün, hayatın gerçeğine tatbik edilebilecek, müteharrik ve içinde hiçbir şekilde ‘anti’lik özelliği bulunmayan, hayata, insana hatta hayvana, bitkiye ve eşyaya dair söyleyecek sözü olan gerçek bir proje!’, diyerek cevap verebilirim. 

Burada üzerinde durulması gereken asıl konu, hiç şüphe yok ki; ‘özgünlük’ tür.

Bir teklifin gerçek anlamda bir proje olabilmesinin yolunun özgünlükten geçtiği iddiasını merkeze koyan bir kanaatin, vurgu yapacağı birinci husus budur.

Bu hususu meselenin eksenine almak ise, kanaatimce, Kur’an’ın tanıttığı Allah’ı yeterli ölçüde tanımak ve bu tanışıklık sayesinde meselelere ‘Müslüman’ca bakmak’ itiyadının gelişmesi sonucunda husule gelen hassasiyetin ‘olmazsa olmaz!’ şartıdır.

Allah’ın, Kâdir-i mutlak, Âlim-i mutlak, Âdil-i mutlak olduğu gerçeğiyle birlikte, yine kâinat halikının, Rabb, Rahman ve Vedud gibi sıfatlarının bulunduğunu idrak etmiş bir benliğin yapacağı en öncelikli iş, hayata anlam veren ve onu gerçek manasıyla ‘hayat’ yapan bu hakikatleri, insan mutluluğunun eksenine koymak olacaktır.

Bu nedenle ‘Rabb’, eşref-i mahlûkat olan kulun talep edeceği mutluluğu, kendi tanımıyla ‘la reybe fih...’ olan, yani, ‘kendisinde zerrece tereddüt bulunmayan’ mukaddes beyanın terennüm edildiği, ‘muttakiler için hidayet rehberi’ndeki, ‘Ey terbiye edicimiz, bize dünya ve ahiret mutluluğu ver!’ ifadesiyle refere etmiştir.

Allah’ın yanılmadığına, doğru söylediğine ve vaat ettiklerini gerçekleştirme kudretine sahip olduğuna ve kullarına rahmet edip onları sevdiğine inanan bir mü’minin başka bir yolu da olmasa gerektir.

Bu peşin kabullerden hareketle şunu rahatlıkla ifade edebiliriz:

Allah, kâinatı, kâinatın küçük bir parçası olan güneş sistemini, bu sistemin küçücük bir cüzü olan yeryüzünü ve bu yeryüzünün halifesi olan insanı birbirinin içinde ve birbirinin benzerleri olarak yaratmıştır!

Bu yaratılış, hepsinin ilişkileri açısından birtakım paralellikler ve örtüşmeler taşımaktadır. Allah, kâinata ve dolayısıyla dünyaya nizamat verirken, insanı da bu müthiş nizamı idrak edecek bir kapasite de var etmiştir.

Bu nedenle kâinat ve kâinatın içindeki dünya, kendileri için belirlenen bu ilahi sisteme tabi olarak herhangi bir keşmekeşliğe vesile teşkil etmiyor iseler, insan dahi ancak aynı sisteme bu paralelde ittiba ile keşmekeşlikten kurtulabilir…

Yahut keşmekeşliğe düşmemenin yolu bu cihan şümul hakikate sarılmaktan geçer.

Birtakım insanlar bu ilahi nizamı göz ardı ederek dahi bazı hakikatleri tespit etmeye muktedir olabilir.

Aslında bunda şaşılacak fazla bir şey de yoktur zira ilahi nizamı idrak edebilecek kapasitede yaratılan insanın gördüklerini ve düşündüklerini bu çerçevede analiz edip bir sonuca ulaşmasından daha tabii bir şey olamaz.

Bu bağlamda, insana yaratılışında bahşedilmiş olan bu yetenek, el yordamıyla da olsa bazı hakikatlere ulaşması sonucunu doğurabilir.

Fakat bu tespitlerin, insanın gerçek mutluluğuna ulaşabilecek bir muhtevaya hiçbir zaman sahip olamayacağı aşikârdır. Bunun yanında, sahih ve isabetli bir tespitin sadece ve sadece, Yaratıcın kurmuş olduğu ilahi nizamı kavramış zihinler sayesinde yapılabileceğini söylemek, hakikatin yüksek sesle dillendirilmesinden başka bir şey değildir.

İnsanların geliştirmiş olduğu ‘sistem’lerin ‘işe yaramaz’ olduğu gerçeğini bir yana koyarak, anlatmaya çalıştığımız asıl meseleye dönecek olursak; tıpkı düşünüşte ve meselelere bakışta olduğu gibi, bu hususu da merkeze vahyi ve ilahi nizamı koyarak ele almak icap etmektedir. Böylelikle, ‘özgün’ bir tarz için ilk adım atılmış olacaktır.

İşte bu nedenle, ‘hayatı mücadele; tabiatı da mağlup edilmesi gereken bir düşman’ olarak telakki eden zihniyetten uzaklaşarak, dayanışmayı ve muhabbeti esas alan bir yaklaşıma sahip olmak, ‘özgün’ bir projenin ilk şartı durumuna gelir.

Nihat NASIR

[email protected]