25 Ağustos 2019 tarihiyle başlayalım. O gün Asya piyasalarında gece yarısı bir hareketlilik yaşandı. Trump yine sosyal medya üzerinden 250 milyar dolarlık Çin ürünlerine 1 Ekimden başlamak üzere yüzde otuz vergi uygulayacaklarını söyledi. Ondan önce G-7 Zirvesi toplantısında da dünya ticaret savaşları ile ilgili görüşmeler vardı ama çözüme dair beklenti oluşmadı.
Çin hükümeti bir hamle olarak o gün Çin Yuanı’na değer kaybettirdiği için ticaret savaşları kur savaşlarına evrilmeye başladı ve Asya piyasalarından gelen dalgalanmalar o gece dolar kurunu ülkemizde bir anda 6,40'lara yükseltti.
Tabii ki bu olan durum sığı piyasalarda oluştuğu için diğer piyasalar ve ülkemizdeki piyasalar ertesi gün açıldıktan sonra düzeltmeler oldu. Dolar tekrar stabil seviyelerine geriledi. Bizim bu kur hareketiyle birlikte ekonomide yapmadığımız işlerin, ekonomideki aksaklıklarımızın ekonomimizi yurtdışındaki hareketlenmelerin ne kadar etkileyebileceği konusunda da sınamış olduk.
Yazılarımda da bahsettiğim gibi ülkemizde olan kırılgan yapının müzmin sorunların ortadan kaldırılması için ülke olarak daha radikal kararları vakit kaybetmeden verip uygulamaya koymak durumundayız. Dışarıdan gelebilecek hareketlere karşı ekonomimizi daha dayanıklı ve dirençli duruma getirmek zorunda olduğumuzu tekrar bu vesile ile söylemek yanlış olmayacaktır.
Ülkemizde geçtiğimiz günlerde yeni veri akışları gelmeye başladı. Birçok veri ve istatistik açıklansa da en temel olanlara baktığımızda Türkiye ekonomisi 1. çeyrekte yüzde 2,4; ikinci çeyrekte yüzde 1 buçuk daraldı.
Sektörel bazda inşaat sektörü yüzde 12,7 oranla en sert daralan sektörler arasında yer alırken sanayi ise yüzde 2,7 daraldı. Dikkat çeken bir diğer nokta ise 2. çeyrekte tarım sektöründe meydana gelen yüzde 3,4’lük büyüme verisi.
Ağustos ayı enflasyonu bir önceki aya göre 0,86 arttı.
Bu veriler ışığında söylenecek olan inşaat sektöründeki stok fazlası ve talep düşüklüğü devam etmekle birlikte inşaat yatırımlarının da daralması çok yüksek seviyelere ulaşmış durumda. Kısaca inşaat sektöründeki sıkıntılar kaldığı yerden devam ediyor.
Sanayiye baktığımızda ise 1.çeyreğe göre daha düşük bir daralma gözüküyor. Buna sebep olarak ihracatın pozitif seyrinden kaynaklandığı kanaatindeyim.
Tarım sektörünün 2.çeyrekte daha fazla büyümesi ise devletin tarıma vermiş olduğu teşviklerin etkisinin hissedilir dereceye ulaşması ve köyden kentlere göçün durma noktasına gelerek ters yönlü bir göç dalgasının başlamasıyla birlikte tarıma daha çok yoğunlaşmamız olarak ifade edilebilir.
Analiz yapmanın dışında içinde bulunduğumuz ekonomik yavaşlama aslında tüm sektörlerde derin bir şekilde hissediliyor. Özellikle çoğu firmalarda nakit ve bütçe açıkları, firma faaliyet giderlerinin ödenmesi konusunda çekilen zorluklar ve krediye ulaşma konusunda yaşanan sıkıntılardan dolayı verimsizlik içten içe artıyor. Bu sıkıntıların sadece kredi vererek çözülemeyeceği çok açık.
Gelelim enflasyona…
Reuters'in anketine göre analistlerin görüşü Ağustosta gelen zamlarla enflasyon için genel beklenti ortalama yüzde 1,34 civarındaydı. Gelen 0,86 enflasyon verisi beklentinin çok altında açıklanmış oldu. TÜİK verilerine göre bu verinin en önemli sebebi gıda fiyatlarındaki oldukça düşük hareketlerin olması. Bu veri 12 Eylülde toplanacak Para Politikası Kurulu’nun ne kadar faiz indirimi yapacağı konusunda belirleyici olacak. Bu enflasyon verisi sonrasında vadeli işlem ve opsiyon piyasalarına bakarak yaklaşık olarak 250-300 baz faiz indirimi yapılabileceğini öngörüyorum.
Para Politikası Kurulu’nun yıl sonuna kadar her toplantısında faiz indirimi yapacağını ve bunun en temel sebebinin ise dünyada bir faiz indirimi trendiyle birlikte, dünyadaki negatif getirili tahvillerin değerinin 17 trilyon dolara ulaşmasından kaynaklandığını söylemek isabetli olacaktır.
Tabii ki 12 Eylülden sonra açıklanacak faiz indirimiyle birlikte neler olabileceğiyle alakalı, gelecek faiz indiriminin banka mevduat faizlerine anında yansıyacağını, kredi faizlerinde hemen etkisini göstermeyeceğini tahmin etmek zor olmayacaktır. Karar açıklandıktan sonra kurda 5,80 direnci önemli bir nokta olacaktır.
1 Eylülde Arjantin’den gelen sermaye kontrolleri haberleri ile yabancı yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere bakışı daha negatifleşti. Para Politikasının olması gerekenden daha yüksek miktarda yapabileceği bir faiz indirimi Türk Lirası üzerinde negatif ayrışma oluşturma potansiyeline sahip. Bu yüzden ekonomi yönetiminin temkinli ve güvene dayalı bir adım atacağını düşünüyor ve umut ediyorum.
Güçlü Türkiye ve güzel yarınlarımız için eğitim ve öğretimin öneminin her zaman ilk basamak olduğunu göz ardı etmeden, yeni eğitim ve öğretim yılının ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olmasını temenni eder; fırsat eşitliğini yaratarak geleceğe daha iyi bakabileceğimiz günler görmek dileğiyle tüm öğrenci, öğretmen ve velilere huzurlu, başarılı bir eğitim öğretim yılı dilerim.