Dünya küresel pandemiyle savaşırken, ekonomide çarklar yıllardır olmadığı kadar yavaş dönüyor. Süper Güç diye nitelendirilen ABD’de bile ikinci büyük buhranı yaşatan koronavirüs, ekonomide uzun yıllar kalıcı olacak hasarlar bırakıyor. Türkiye’de nakit paraya olan ulaşımı kolaylaştırmak adına önemli adımlar atılmaya devam ederken diğer yandan da virüsle mücadele devam ediyor.

Amerika’da işsizlik oranları 1929 büyük buhrandan beri görülmeyen seviyeye yükseldi. Sadece Nisan ayında işsiz sayısı toplamda 20 milyon 500 bin dolaylarında açıklandı. FED ise para basmaya aralıksız devam ediyor.

AMERİKA’YA DÜNYANIN ÖZETİ

İnsanları evde tutmanın ekonomik sonuçları analiz edilirken, büyük şirketleri ve sadece borçlarla yaşayabilen kurumları da ayakta tutmanın hesapları yapılıyor. Amerikan borsalarındaki tuhaflıklar da gözden kaçmıyor. Basılan paraların büyük bir bölümü de borsaya aktarılıyor bu da borsada balon etkisi oluşturuyor.  Yılın ikinci çeyreğinde borsaya tekrar satış dalgasının gelip gelmeyeceği ise meçhul… Bir diğer ifadeyle COVID-19’un dünya genelindeki ekonomik, sosyal ve siyasi etkilerini anlamak için süper güç olarak adlandırdığımız Amerika’ya baktığımızda durumun diğer dünya ülkeleri açısından ciddiyetini en iyi şekilde ortaya koyuyor.

BÖYLESİ BUHRAN İLK DEFA OLMADI AMA…

Ancak sanki dünyada böyle bir salgın ilk defa çıkmış gibi gerekenler yapılmıyor. Tarih sayfaları karıştırılmıyor. Eski devlet adamlarının böylesine olağan dışı durumlarda nasıl hareket ettikleriyle ilgili tek bir konu gündemde yer almıyor. Kalıcı çözüm yolları aramak yerine, algı değiştirilerek zaman kaybediliyor tüm dünyada… COVID-19 ekonomik aktiviteleri felç eden ve küresel olarak milyonlarca işçiyi işten çıkaran kilitlenmeler ve sınır kapılarının kapanmasıyla benzeri görülmemiş  ekonomik krizi her geçen gün derinleştiriyor.

KAMU BANKALARININ ELİ GÜÇLENDİRİLDİ

Ülkemize rakamlarla baktığımızda ise; geçen hafta TÜİK, Sanayi Üretim Endeksinde aylık 7,1  daralma yaşandığını açıkladı. Türkiye Varlık Fonu, 3 kamu bankasının çekirdek sermayelerini; Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan alınacak devlet iç borçlanma senedi satışından elde edilecek gelirle 21 milyar TL’ye çıkarılacağını açıkladı. Bu da geçen yıl Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı 3,7 milyar avroluk bir sermayelendirmenin devlet bankalarına aktarıldığını akıllara getiriyor.

Hazinenin çıkartacağı özel tertip  borçlanma senetleri Türkiye Varlık Fonu’na aktarılarak Türkiye Varlık Fonu, aslında hazineye bir nevi borçlanmış gibi gözükecek. Varlık Fonu da bu senetleri devlet bankalarına aktararak tahvillerin niteliği nedeniyle sermaye yeterlilik oranlarını daha yüksek bir şekilde gösterebilecek. Bu da dolaylı olarak devlet bankalarının daha fazla kredi vermesinin ve nakit sıkıntısının çözümü için önemli rol oynayacak.

KREDİLERE TALEPTE BÜYÜK ARTIŞ

Tüketici kredileri son 4 ayda yüzde 14 arttı. Ticari kredilerin genişleme oranına baktığımızda ise bu artış yüzde 45 oldu.  Bu noktada özel bankaların kredi genişlemesinde payı yok denecek kadar az olmakla birlikte kamu bankaları 2018’den beri büyük sorumluluk üstleniyor. Bu operasyonla beraber Türkiye Varlık Fonu’nun borsadaki işlem kapasitesi ve kurtarma kapasitesi artmış olacak.

Bu işlemlerin en büyük handikabı ise; Türkiye Varlık Fonu hazineye borçlanmış gibi gözükse de aslında 21 milyar TL borç hazinenin borcu. Bu da iç borç stoğunun yüzde 2,5’tan daha fazla artması anlamına geliyor.

DOLAR NEDEN 7,27’YE FIRLADI ?

Diğer bir gündem maddesi ise yurtdışındaki yatırımcının geçtiğimiz haftalarda Türk Lirası’nı açığa satış verme işlemlerinden dolayı ülkemizde dolar kurunun 7,27’lere kadar yükselmesi… Yatırımcı CDS primlerinin 600’lerin üzerine çıkmasından ve Merkez Bankası’nın rezervlerinin bitmesinden dolayı tamda ABD piyasalarının açık olduğu saatlerde Türk Lirası’nın satış işlemleri gerçekleşmişti. Bununla ilgili Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BBDK) kur ile ilgili tedbirler almaya başlayınca dolar kurunun düşme eğilimine girdiğini gördük. BBDK bankaların yurtdışındaki iştiraklerini ve şubelerine gönderdikleri TL’nin kısıtlanmasıyla doları düşürmüş oldu.

DOLARI BOZDURUP TL’YE GEÇTİK

Dolar kurundaki ani yükselişin ardından sert bir şekilde kurun firene basmasının diğer bir nedeni ise; yurtiçi yerleşik gerçek kişiler, son 9 haftada 9,2 milyar dolar büyüklüğünde döviz satıp TL ye geçti. BBDK bu kararla 0,37 kuruş gibi dolar TL de düşüşü sağladı. Yurt dışından gelen haberler de Türkiye’nin mevcut Swap anlaşmalarının arttırılması veya yeni bir anlaşma olacağı haberleriyle bu karara olumsuz bir tepki gelmedi, aksine düşüşü hızlandırmış oldu. BBDK tabi ki geçici bir çözüm sağlamış oldu. IMF ile ilgili sürecin masaya oturulmayacağı yönünde olduğunu biliyoruz. Merkezin rezervlerinin eridiği bir ortamda Swap anlaşmasıyla dolar kurunun 6,60’lara inebileceğini anlaşma olmazsa 7 ve sonrası seviyeler olacağı kanaatindeyim.

FİNANSMANA ERİŞİM ZORLAŞACAK

Swaplarında bir gün dönüşü olacağını hem yerli hem de yabancı yatırımcı biliyor. Bizim daha kalıcı ve somut adımlara ihtiyacımız olacak. COVID-19  salgını bittikten sonra bile hayatımızda bir çok değişiklik olacak. Dünyada ve ülkemizde tabi ki birçok firma bu durumdan olumsuz etkilenecek. Tedarik zincirleri, iç piyasaya olan satışlar ve ihracatın durmasıyla birlikte finansmana erişimin daha kurallı olacağı bir döneme girmek üzereyiz. Yani her şey eskisinden daha değerli olacak… Yüksek kurlar ve yüksek kurların getirdiği enflasyon etkisi ve sonrasında yüksek faiz…

NEFESİNİ TUTABİLEN ŞİRKETLER KAZANACAK

Ülkemizde, küresel pandeminin etkileriyle doğan küresel kriz neticesinde sermayesi güçlü olan şirketler daha da güçlenecek. Suyun altında en çok nefesini tutabilen şirketler krizden az hasarla çıkarak daha sonrasında dijital dönüşüme uyum sağlayarak önümüzdeki 10 yıla büyük damga vuracak. Ülkemizde ise bu zamana kadar şirketlerimizin doğru yerlere yatırım yapmamasının acısını şu anda çektiklerini görebiliyoruz. Eskilerin dediği gibi bir şirketi karsızlık değil arsızlık batırır. Yine de dünyada bu kadar teşvik sunulurken, bu kadar paket açıklanırken ertelenen taleplerden dolayı krizden sonra bir ekonomik ivmenin olacağı aşikar.  Tarihte de doğal felaketlerden sonra ekonomilerin hızlı toparlandıkları görülmüştür. O yüzden umudu yitirmemek gerekir.

RAKAMLAR EKONOMİDE SADECE SONUÇTUR

Ekonomi sadece dolar/TL kuru ,cari açık işsizlik oranı veya sayılar ve rakamlarından ibaret değildir. Okullarda, üniversitelerde anlatılan ekonomi bizim ülkemizde yaşanan sahada yaşadığımız ekonomiden de çok farklıdır. Ekonomi artık günümüzde güçlü teknoloji güçlü pazarlama sosyoloji ve bilgisini özümsemiş ve ne yapılması gerektiğini bilen bir toplumdur. Sayılar ve rakamlar ekonomide sadece bir sonuçtur.

İktisatta kaynaklar sınırlı ihtiyaçların sonsuz olduğu bize öğretilse de aslında ihtiyaçlarımızın değil isteklerimizin sonsuz olduğunu daha net görüyoruz.

Bu süreçten sonra artık ekonomik büyüme verilerinden çok önce bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatıp daha sonra da gerçek anlamda ekonomik kalkınmanın nasıl olacağı sorusuna cevap aramalıyız. Bu cevabı ararken gerçek anlamda ekonomik kalkınmanın önce para odaklı değil insan odaklı olacağını unutmamalıyız. Büyüme odaklı değil, kalkınma odaklı hareket ettiğimiz insanına değer veren ve geliştiren, gelişmiş ülkeler kategorisinde yer alacak bir Türkiye hayaliyle…

İnancınızı ve umudunuzu yitirmeyin. Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle…