Geçtiğimiz günlerin en tartışmalı hadisesi şüphesiz ki, “Kayyım” meselesiydi.
İçişleri Bakanlığı Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine “Kayyım” atadı.
(Bu arada mühim bir not: Birçok basın organında ‘Kayyım’ yerine ‘Kayyum’ ifadesi görüldü ki, bu Türkçe açısından ciddi bir yanlıştır. Ayrıca Allah’ın “Kayyum” sıfatına da saygısızlıktır.)
Bu hadise üzerine kıyamet kopmadı ise de ciddi tartışmalar yaşandı.
Başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin tamamı (her ne kadar İYİ-P’nin ne demek istediği tam olarak anlaşılmadıysa da) hükumete yönelik “yetki gasbı” iddiasıyla eleştirilerde bulundular.
CHP ve bu partinin tüm yetkili şahsiyetleri, kelimenin tam manasıyla adeta HDP sözcülüğüne soyunarak tehditlere varan açıklamalar yaptılar.
Bu gayretkeşliği anlamamak mümkün mü?
Milletvekili genel seçimlerinde ve yerel seçimlerde birbirleri için ciddi fedakârlıklar (!) yapmış bu partilerin, böyle bir dönemde ittifak etmemesi düşünülemezdi kuşkusuz.
Geçtiğimiz yıllarda devletin, sorunun halli için gündemine aldığı “çözüm sürecinde” çözümsüzlük için her türlü provokatif yönteme başvuran CHP, birden bire HDP’nin hamiliğine soyunuyordu…
Bunu, HDP’nin, PKK isimli cinayet örgütünün “siyasi uzantısı” olduğu gerçeğine rağmen yapıyordu ki, akıllara ziyan…
Oysa İçişleri Bakanlığının gerekçesi oldukça açıktı.
“Son yıllarda teröre karşı yürütülen kararlı mücadele sonucunda büyük bir acziyete düşen PKK/KCK terör örgütü ve uzantıları; bazı belediye başkanları aracılığıyla belediyelerin imkânlarını illegal amaçlar için kullanmışlardır.”
Hiç kimse, “bu böyle değildir” diyemiyorken, bu itirazlar da neyin nesiydi peki?
Bölgede, anılan Belediye Başkanlarının, belediye imkânlarını “dağa” yönlendirdiğini bilmeyen mi var sahi?
Daha da beteri, belediye başkanlarının, belediye içerisindeki vasıfsız işçi konumundaki KCK elemanlarının emrinde olduğu (hatta geçmişte bir belediye işçisinin Büyükşehir Belediye Başkanı konumundaki şahsı tokatladığı) da yine herkesin bildiği bir hakikat!..
Bütün bu gerçekler tüm çıplaklığı ile orta yerde dururken sanki hiçbir olumsuzluk yokmuş gibi davranmak ve malum örgüte böylesine sahiplenmek, açık söylemek gerekirse ciddi bir cesaret işi olsa gerek.
Merhum Üstad Necip Fazıl’ın 1956 yılında CHP için söylediği söz sanırım ki, bugün bile tüm acıtıcılığı ile geçerli…
Şöyle demişti Üstad…
"Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır..."
Aslında trajik bir durumla karşı karşıyayız ama hakikat ne yazık ki, tastamam böyle.
Türkiye’nin gelişmesini engellemek maksadıyla, yurt içinde ve komşu ülkelerde, Emperyalist güçlerin piyonu konumundaki bir örgüt, açıkça ve gizlemeye hiç ihtiyaç duyulmadan sahiplenebiliyor maalesef.
On binlerce insanımızın katili mesabesindeki bu örgütün, siyasal uzantısı üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılması ciddi bir tehdittir ve gelecek için endişe verici bir gelişmedir…
Ama değil mi ki, muhalefet edilecek, isterse memleket yansın…
Yazık, binlerce kez yazık!..